"Bizim çocukları da mı çağırsaydık, sıkıldım ben." Lucas sıkıntıyla ofladığında süslediğim keklerden başımı kaldırdım.
"Louis'nin yarası tam iyileşmedi, dışarıda mikrop kapabilir." gözlerini devirip yanıma geldi.
"Senin için her şeyi yapar. Sana olan aşkı yüzünden yaralandı adam iki dakikalık yolu mu yürüyemeyecek?"
"Bunu kimsenin yanında söyleme. Bana aşık olduğu falan yok." tekrar gözlerini devirip kollarını göğsünde birleştirdi.
"Öpüştüğünüzü söyledin, seni her yere o götürüyor, sana zarar gelsin istemiyor, tek bir sözünle kavgaya karışıyor ama seni sevmiyor öyle mi? Yeme beni."
"Lucas lütfen, Andrew'un yanında da böyle konuşma. Yanlış anlaşılmak istemiyorum. Louis beni koruyor hepsi bu."
"Herkes koruduğu kişiyi öper haklısın." yanaklarımın yandığını hissettim. "Korkma Harry, yarasına bir şey olmaz. Hem senin haberin yokken Andrew ile dışarı çıkıyor zaten." gözlerim irileştiğinde alt dudağını ısırdı.
"Çağır şunları, gölün oraya gidelim."
"Sakın söylediğimi söyleme. Andrew beni öldürür. Louis'nin canı sıkıldığı için çıkıyorlarmış, biraz yürüyüp eve dönüyorlarmış." telefonunu gösterdiğimde yavaş adımlarla gidip masanın üzerinden aldı. Süslediğim kekleri bir kaba koyup beklemeye başladım.
"Tamam, Andrew zaten Louis'nin yanındaymış birlikte gelecekler." Başımı sallayıp kek kabını elime aldım.
"Gidelim o zaman. Sorulacak bir hesabım var."
"Harry-" sert bir bakış atıp susturdum. Yola çıktığımızda sürekli beni sakinleştirmeye çalışmasını dinlemeden yoluma devam ettim.
"Seni seven bir adama en fazla ne yapabilirsin ki?"
"Seni seven deyip durma. Sevdiği falan yok, anlıyor musun? Ben onun sevebileceği bir insan değilim. O daha güzel birini hak ediyor. En azından ailesinin düşüncesinin bu yönde olduğunu biliyorum." kaşlarını çatıp bana baktı.
"Neden bahsediyorsun sen? Senin güzelliğin karşısında büyülendiğinin farkında değil misin gerçekten? Ailesinin sizin hakkınızda ne düşündüğünü de umursamıyor. Eğer umursasaydı seninle görüşmeye devam etmezdi." iç geçirip sessiz kaldım. Yatağının yanındaki çekmecede bir kızla olan fotoğrafı vardı.
Yaşları çok büyük değildi ama hala sakladığına göre özel biri olmalıydı. Kızın çok güzel gözleri vardı ve kabul ediyorum kıskanmadan edemedim. Öyle güzel bir kızı bırakıp beni ne yapsın ki? Başına bela olmaktan başka bir şeye yaramıyorum. Göl kenarında bizi beklediklerini fark ettiğimde düşüncelerimden sıyrıldım.
Louis'nin evinin yakın olması her zaman buraya geldiklerinde bizi beklemelerine neden oluyordu. Onlara yaklaştığımızda Louis kollarını açıp beni bekledi. İstemsizce gülümseyip kollarının arasına girdim. Lucas elimdeki kabı alıp yere bıraktığında Louis'ye sıkıca sarıldım.
"Burada yarana bir şey olmaz değil mi?"
"Olmaz merak etme."
"Her gün dışarıya çıktığın için tecrübe ettin galiba bunu." yüzümü görebilecek kadar geri çekilip gözlerimizi buluşturdu.
"Dışarıya çıktığımı nereden biliyorsun?" sonra bir an duraksayıp bakışlarını Andrew ve Lucas'a çevirdi. "Sizi ağzı cıvık çift, ikinizden de nefret ediyorum." onlarınsa pek umursadığı yoktu.
"Her neyse, bu seferlik kızmayacağım. Sana kek yaptım."
"Öyle mi?" deyip burnuma dokundu. Gülümseyip başımı salladım. "Sanırım hep yaralı kalmak istiyorum. Beni böyle şumartırsanız sürekli bir yerlerimi yaralarım." kötü bakışlar attığımda masum olmaya çalışarak gülümsedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY CURLY / L.S
FanfictionKarşımda oldukça güzel iki kadın ve kadınları kıskandıracak güzelliğe sahip genç bir oğlan vardı. ABO Kurgusu