Nineteen

2K 196 76
                                    

Louis elimi sıkıca tutmuşken gözlerim sürekli bizi göstererek fısıldayan insanlardaydı. Bir haftadan fazla bir süredir bu böyle devam ediyordu. Daha önce de bakıyorlardı ama şimdi bakışları çok daha tuhafı. Başımı eğdiğimde Louis elimi sıktı.

"Kaldır kafanı." deyip adımlarını hızlandırarak eve doğru çekiştirdi beni. Eve girdiğimizde annem ve Jay yan yana oturmuş, Jackson amca her zaman oturduğu tekli koltuktaydı.

"Oturun çocuklar." Elimi Louis'nin elinden uzaklaştırıp oturdum. Louis'de yanıma oturduğunda yine hoş şeyler konuşulmayacağını anladım. "Nasıl gidiyor? Harry, Louis seni üzmüyor değil mi?"

"Hayır, asla üzmüyor. Çok gidiyoruz." Louis gülümsediğinde bende gülümsedim.

"Direkt konuya giriyorum. Sürü halkı sizi konuşuyor sürekli çocuklar."

"Zaten dedikodu yapmak için fırsat kolluyorlar." Louis homurdanmaya başladığında bakışlarımı halıya çevirdim. "Onlara kendi işlerine bakmalarını güzel bir şekilde söyleyebilirim."

"Louis onlar bizim ailemiz sayılır."

"Aileler birbirlerinin dedikodusunu yapma hakkına sahipler mi? Ne yaparsak yaparız onları ilgilendiren bir durum yok. Seninde çevredekilerin ne dediğini umursamana gerek yok." Elimi koluna sarıp susmasını sağladım.

"Milletin ağzına sakız olmanızı istemiyorum." iç geçirip anneme baktım. Bu durumdan rahatsız olduğu belliydi. "Bak Harry beni yanlış anlama ama baban olmadığı için böyle şeyler insanların daha çok gözüne batıyor." bu sözden sıkılmıştım. Benim bir babam var.

"Baba!" Louis'nin kaşları çatılmıştı. O kadar sert bakıyordu ki hala kolunda olan elimi sıkılaştırdım. "Onun bir babası var, hani senin en yakın arkadaşın olan. Bizi ve o dedikoducuları korumaya çalışırken kendi canından olan. Bu sözü söyledikçe onu üzdüğünüzün farkında mısınız?" dolan gözlerimi kırpıştırdım.

"P-peki ne yapmamızı istiyorsunuz? Onların çenelerini nasıl kapatacağız? Yine mi uzaklaşmamızı isteyeceksiniz?"

"Sanki çok dinliyormuşsunuz gibi. Uzaklaşın biraz dedikten sonra sevgili olarak çıktınız karşıma." Louis sırıttığında gülümsedim. "Her neyse, şimdilik çok göze batmamaya çalışın. Rica ediyorum." ikimizde aynı anda sıkıntılı bir nefes aldık.

"Harry artık dışarıya çıkmana çok izin veremem." kaşlarım çatıldı. "Bakma öyle, görüşmek istediğiniz zaman evde görünüşün." gözlerimi devirip kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Bu çok saçma. Biz istediğimiz gibi özgürce yaşarız. Onlar bekaretini kaybettikten sonra terk edildiğinde ya da terk ettiğinde kimse dedikodularını yapmadı. Ne yaptığımız onları ilgilendirmez."

"Louis, düzgün konuş." Başını arkaya atıp ofladı.

"Tamam Lou, bir süre idare edebiliriz." ayağa kalkıp elimi tuttu.

"Biraz hava alıp döneriz." hiç kimsenin bir şey demesini beklemeden beni çekiştirerek evden çıkardı. "Bu ne saçma bir şeydi böyle."

"Ablam yakında gidiyor, okulumda bitti zaten. Gerekeni yaparız ve herkesin ağzı kapanır. Sadece biraz sabretmemiz gerekiyor." şaşkın bakışları bana döndü. "Öyle  bakma bana. Hem Lider ne demişti, artık yaşın geldi. Evde kalmak mı istiyorsun Lou?" kolunu belime sarıp beni kendine çekti.

"Bir bakalım doğru mu anlamışım. Ablan gittikten sonra bizim mühürlenebileceğimizi mi söylüyorsun." yanaklarımın yanmasını umursamadan başımı salladım. Ellerim göğsüne yaslı dururken alınlarımızı birleştirdi. "Seni şuan çok fena öpmek istiyorum." kıkırdayıp dudağımın dudağına dokunmasını sağlayıp geri çekildim.

MY CURLY / L.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin