Twenty One

1.9K 182 165
                                        

Gülümseyerek Louis'nin odasına girdiğimde huysuz yüzüyle karşılaştım. Birkaç saniye bana bakıp arkasını döndü. Gülümsemem yüzümden silindi. "Lou?" dediğimde cevap vermedi. "İyi misin? Bir sorun mu var?" dediğimde kaşlarını çatarak bana baktı.

"Sorun var ya da yok, neden soruyorsun?" buz gibi soğuk sesiyle konuştuğunda olduğum yerde çakılı kaldım. "Hem niye geldin sen?" dedi hoşnut olmayan bir şekilde.

"Seni görmek istemiştim." dedim titreyen sesimle. Eğer bu şakayı biraz daha devam ettirirse ağlayacaktım. "Özledim seni." deyip sarıldım. Beni ittirip ofladı.

"Sıktın ama, yeter. Gördün şimdi git." Ne olduğunu anlayamıyordum. Dolan gözlerimi kırpıştırıp geriye doğru yürüdüm.

"Uykusuzsun sanırım ya da bir şeye sinirlenmişsin." deyip odadan çıktım. Merdivenlerden inerken arkamdan bağırdığını duydum.

"Evet senin varlığın beni sinir ediyor. Görmeye katlanamıyorum. Gelme bir daha." sonrasında gelen sert kapı sesi. Kapıdan çıkan sesle gözlerimi kapattım. Eş zamanlı olarak gözümdeki yaş çeneme doğru indi. Gözlerimi açtığımda Jay şaşkınca bana bakıyordu.

"Harry, iyi misin? Neler oluyor?" burnumu çekip başımı iki yana salladım.

"Ne olduğunu bende bilmiyorum. Louis çok tuhaf-" başka bir şey söyleyemeden dudaklarımın arasından bir hıçkırık firar etti. Parmaklarımı dudaklarıma bastırdım. Yanıma gelip bana sarıldı.

"Eminim hatasını anlayacaktır, üzülme sen. Neden böyle oldu bu çocuk?" gözlerimi kurulayıp kapıya ilerledim. "Harry kendini üzme, mutlaka bir sebebi vardır böyle yapmasının. Senin için babasını bile karşısına aldı o. En vazgeçemediği şeysin sen." gülümsemeye çalışıp ona tekrar sarıldım.

"Tanrım! Anne onu hala göndermedin mi?"

"Neyin var senin Louis? Onu üzüyorsun farkında değil misin?" umursamaz bakışlarını annesine gönderdi.

"Üzülmesi umurumda gibi mi görünüyor." dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Eğer bu bir şakaysa hiç komik değil Lou." bakışları bana döndüğünde gözlerinde iğrenir gibi bir ifade gördüm.

"Bana Lou deme." diye tersledi. Jay hem şaşkındı hemde mahçup bir ifadeyle bakıyordu. Arkamı dönüp koşarak eve gittim. Eve girer girmez odama kilitledim kendimi. Yol boyunca akmamak için direnen yaşları serbest bıraktım.

Bağırarak ağlamak istiyordum ama annem duymasın diye yapamıyordum. Gözlerimden durmaksızın akan yaşlar kalbimin ateşini söndüremiyordu bile. Gözlerim her kapandığında bana iğrenerek bakan mavi gözler geliyordu önüne. Birkaç günde ne değişmişti ki? Daha birkaç gün önce çok iyiydi aramız. Başımı yastığa yasladığımda gözüme benim için aldığı doldurulmuş oyuncak ilişti.
Ağlamam şiddetlenirken kararan gözlerimi umursamadım.

~~~

Annemin bakışları sürekli üstümdeydi. Berbat göründüğümü biliyordum bu kadar dikkatli bakmasına gerek yoktu. "Harry bir sorun mu var?"  dolmaya başlayan gözlerimi kırpıştırıp bakışlarımı tabağımdan kaldırmadım.

"Halledilmeyecek bir şey değil anne."

"Dün odandan hiç çıkmadım, şimdi de kahvaltı yapmıyorsun, ağlamışsın da. Anlatmak ister misin?" başımı iki yana salladım. "Belli ki Louis ile sorununuz var. Eğer daha sonra anlatmak istersen dinlerim." bir şey demeden odama geçtim. Boğazıma oturan yumru yüzünden konuşamıyordum. Başımı yastığa koyduğumda gözlerim kapanmak üzereydi. Tüm gece uyuyamamanın sonucuydu bu.

MY CURLY / L.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin