Aşağıya indiğimde babamla annem çoktan kahvaltıya başlamışlardı. "Hemen otur Louis, konuşmamız lazım." anneme baktığımda omuz silkti. Masadaki yerimi aldığımda sinirli bakışların hedefi oldum.
"Jackson!" Annemin uyarıcı ses tonu bile bir şeyler olduğunu belli ediyordu.
"Dün gece nereden geldiniz küçük bey?" kaşlarımı çattım. Bu ne biçim soruydu böyle?
"Gölün oradaydım, neden?"
"Kim vardı yanında?" sıkıntılı bir nefes verip sakin olmaya çalıştım. Sorguya çekilmekten nefret ederdim.
"Bizimkiler vardı. Gerçekten sorun ne?"
"Harry ile arandaki şey her neyse bitir. Ben onu sana emanet ettim." babam dişlerinin arasından konuştuğunda bende dişlerimi birbirine bastırdım.
"Aramızda bir şey olduğu yok. Bana güvenmesini sağlamamı söyledin, bende yaptım. Birisi bir şey mi dedi?"
"Hiç öyle görünmüyor beyefendi. Bu çocuk hiçbir alfaya doğru düzgün yaklaşamazken senin yanında uyuyabiliyor, sana sarılıyor ve sürekli seninle dip dibe olabiliyor." neydi şimdi bu?
"Çünkü bana güveniyor. Ona zarar vermeyeceğimi biliyor. Kafanızda ne kurduysanız lütfen silin atın o düşünceleri." anneme baktığımda kaşlarını kaldırdı. Ne olduğunu anlayamıyordum.
"Peki Harry her güvendiği insanı öpüyor mu?" şok olmuş bir şekilde gözlerimi masaya kilitledim. Başımdan aşağı kaynar sular boşalırken ne söylemem gerektiğini düşündüm.
"Böyle şeyleri nereden duyuyorsunuz?" söyleyen kişinin kafasını koparmak istiyordum.
"Dün gözlerimle gördüm Louis. Ben onun çocukluğunu biliyorum. Başına kötü olaylar gelmeden öncede kimseye o şekilde yaklaşmazdı. Şimdi sürekli üzerine senin kokun sinmiş bir şekilde çıkıyor karşıma. Buna izin veremem. Onlar bize emanetler. Aranızdaki her neyse bitireceksin." hışımla yerimden kalkıp kapıya ilerledim.
"Siz istediğinizi söyleyin, kendi bildiğimi okuyacağım her halükarda."
"Louis!" gür çıkan sesiyle olduğum yerde kaldım. O da ayağa kalkmıştı. Karşıma geçip gözlerimin içine baktı. "Sana emanet edilen birine bu gözle bakamazsın."
"Hangi gözden bahsediyorsun baba? Ona zorla hiçbir şey yaptırmıyorum. O ne istiyorsa öyle hareket ediyorum. Korkutmuyorum, kırmıyorum, üzmüyorum. Aksine, onu anlamaya çalışıyorum. Çevresindeki herkese şüpheyle yaklaşırken güvendiklerine sıkıca tutunuyor. Ben şimdi onunla görüşmeyi kesersem bir kere daha güveni kırılacak. Bu onun için iyi mi olacak sanıyorsun, olmayacak. Bundan sonra kimseye güvenmeyecek. Bunu istiyorsanız yaparım ama bana aptal nedenlerden dolayı onu yüz üstü bırakmamı söylemeyin. Şimdi izninle onu okula bırakacağım."
Bir şey söylemesine izin vermeden evden çıktım. Hızlı olmaya özen göstererek Harry'nin evine doğru yürüdüm. Bir kere olsun mutluluğuma gölge düşmese olmayacaktı zaten. Harry'nin evine geldiğimde beni kapıda beklediğini fark ettim.
Beni görünce gülümseyip boynuma sarıldı. Belini okşayıp saçlarını kokusunu içime çektim. "Neden dışarıda bekledin?"
"Annem seni görmesin diye, sürekli imalı bakışlar atıyor." Başımı sallayıp anladığımı belirttim. Yürümeye başladığımızda ormanın sessizliği sinirimi bozmaya başlamıştı. "Bir sorun var, değil mi?"
"Onu da nereden çıkardın?"
"Düşmeyeyim diye elimi tutmadın ve hiç gülümsemedin." gülümseyip elini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY CURLY / L.S
FanfictionKarşımda oldukça güzel iki kadın ve kadınları kıskandıracak güzelliğe sahip genç bir oğlan vardı. ABO Kurgusu