8. Bölüm "SARHOŞ"
🎼
"Lanet olsun!" Diye inledim. Ellerim sıkıca lavabo tezgâhını kavramış hâlde öne eğdiğim başımı kaldırarak aynadaki aksime baktım. Önüme serilen berbat görüntüm gözlerimin dehşetle açılmasına sebep olurken tezgâhtan çektiğim tek elimle yüzüme dökülen saçlarımı hırsla geriye attım.
"Pislik," dedim, aynaya bakan bitkin hâlimin sebebi olan barmene duyduğum öfkeyle. "Tek kadehle beni bu duruma düşürecek ne verdin bana?!"
Yüzümde oluşan küçük su damlacıkları, saçlarımın tenime yapışmasına neden oluyor ve beni mümkünmüş gibi daha da çok öfkelendiriyordu. Bu kez iki elimi de lavabo tezgâhından çekerek biraz olsun kendime gelme umuduyla avuçlarım arasına doldurduğum suyu hırsla yüzüme çarptım.
Birkaç dakika nefeslenmiştim ki, lavabonun açılan kapısıyla birlikte içeriye dolan ağır parfüm kokulu kadınların iğrenir gibi yüzüme bakmaları, damarlarımdaki öfkenin tüm hücrelerimi ele geçirmesini sağladı.
"Ne var?" Diye bağırdım ağzımdan tükürükler savrulurken. "Sanki tuvalette daha güzel bir şey yapacakmışsınız gibi niye bakıyorsunuz?"
Onlar süslü, ben onların süsünü bozacak pasaklıydım. Bunu fark ettikleri anda üzerimdeki bakışlarını çekerek kendi aralarında fısıldaşmaya başladılar.
"Kararlaştırın," dedim, lavabo tezgâhına yığdığım bedenimi doğrultarak. "Bakalım bu kez hanginizin pembe kakasını bırakmak için topluca geldiniz buraya?"
Üzerimdeki bakışları umursamadan ıslak ellerimle saçlarımı geriye doğru atarak olabildiğince hızlı adımlarla parfüm kokusunu aşıp kapıya ilerledim
Ağır koku midemin baskısını daha da artırırken huzursuz bir iniltiyle elimi duvara yasladım. Üzerine çarptığım kapının oluşturduğu keskin rüzgar biraz olsun nefes almamı sağlamıştı... Bedenimi öne eğerek büklüm bir hâlde bulantımın dinmesi için bekledim.
Küçük bir an toparlandığımı fark eder etmez ağır hareketlerle yerimde doğrularak yavaşça ileriye doğru adımladım. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Bildiğim tek bir şey vardı o da bu hâlde artık devam edemeyecek olduğumdu. Eve gitmek istiyordum ama öncesinde birilerine haber vermenin daha doğru olacağını düşündüğüm için titreyen bacaklarıma güç dileyerek kalabalık ortama doğru ilerledim. Mekândan ayrılmadan hemen önce Kerim'e durumumu anlatabilirdim.
Müziğin baskın olduğu alana doğru ilerlediğimde mekânın içinde genişçe dağılmış olan kalabalık yeniden karşıladı beni. Pastadan ve doğum günü kızından ise tek bir iz yoktu. Öyle ki donatılmış masa bile tertemiz bir hâlde duruyordu. Dakikalar önce yaşadıklarımın alkolün etkisiyle bir sanrı olup olmadığını düşünürken yanıma doğru gelen Kerim, adeta gökte ararken yerde bulduğumdu. "Neredesin sen?" diyerek önümde dikildi. Çok geçmedi ki, yüzümün aldığı şekilden içinde bulunduğum durumu anlayarak "İyi misin, ne bu hâlin?" Diye sordu.
"İyiyim..." dediğim anda başıma giren keskin bir ağrı ile bir elimin parmaklarını alnıma götürerek yavaşça ovaladım. "Hayır," dedim hemen ardından. "Aslında iyi değilim." Kerim'in kulağına doğru hafifçe eğilerek "Gitmem gerek, bu şekilde devam edemem." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONA İNANMA
ChickLit🎼 "Cehennemin benim..." Diye fısıldadı. "Cennetin bu altın zincir... Cennet ile cehennem arasına sıkışıp kalan bu nota sensin." Bileklik olduğunu düşündüğüm zinciri eline alarak usulca oturduğu yerden ayaklandı. Bakışlarım merakla hareketlerini tak...