bul desem, neyi bulacaksın?

398 46 75
                                    

korkman gereken hiçbir şey yok jaebum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

korkman gereken hiçbir şey yok jaebum. korması gereken sen değilsin. insanlar senden korksun, zarar görecek olan değil zararı yaşatacak olansın. şimdi beline sarılı kolları itme ve sakinliğini koruyarak onu yanında tut.

içimden yol boyunca sayısız kez tekrarladığım telkinlerim işe yaramış gibiydi. belki de hepsi boktan bir kuruntuyken tek işe yarayan ona duyduğum özlemi bir nebze giderebilme umuduydu.

belimi sıkıca saran kolları, küçük kafasına taktığı kaskıyla başını sırtıma bastırmış, sessizce yolu izliyordu. hızımı sabit tutup tek elimi karnım üzerinde kenetlediği ellerine bastırdım. leş gibi içki koktuğumu biliyordum, havanın karardığını ve birkaç saate günün aydınlanacağını da öyle.

o ellerini çözüp kemikli parmaklarımın arasına ince parmaklarını geçirirken motoru durdurdum. pek sık gelmek istemediğim evimin girişine park edip onunla beraber indim. kendi kaskımdan kurtulur kurtulmaz griye döndüğümde kaskın emniyet kilidiyle dilini dışarı çıkartmış uğraşan  bedeniyle göz göze gelmiştim. ince beline sarılıp bedenini bedenime yaklaştırdığımda durakladı.

çatlak dudaklarım üzerinde kendini beğenmiş bir sırıtış yer edinirken parmak uçlarını emniyet kilidi üzerinden çektim ve o küçük gözleriyle suratımı eşelerken kırmızı kilide basıp kulaklarını acıtmadan kaskı başından çıkardım.

çikolata kahvesi saçları dağılmış ve yeterince kabarmışken öyle sevimliydi ki yanakları üzerine minik bir öpücük bırakıp öyle geri çekilmiştim. kaskları motorun çantasına yerleştirip geri döndüğümde olduğu yerde şaşkınca duruyordu.

dudak kıvrımlarımdaki sırıtış bozulmadan onu bileğinden çekiştirerek ilerledim.

verandayı geçip karanlık evin içine girdiğimiz anda buzları yeni çözülmüş gibi gözlerini kırpıştırmaya başlamıştı. ceketimi omuzlarından alıp portmantoya astım, ardından ayakkabılarımızı çıkarıp salona ilerledik. gri karanlık salonda çekingence koltuğun ucuna otururken dudaklarını dişliyordu.

"hyung, yine açmayacak mısın ışıkları?"

ona cevap vermedim, salonda tek başına kalırken odama geçtim. ikimiz için temiz kıyafetker ve havlu ayarlayıp banyoya ilerlediğimde küvetin tıpasını takmış ve sıcak suyun dolmasını beklerken birkaç duş topu atmıştım içine. köpüren su iyice yükseldiğinde suyu kapatıp salondaki griyi banyoya çağırdım.

kapının girişinden sadece başını uzatarak içeri baktı, kabarık saçları onu iyice afacan çocuklara benzetmeme neden olurken alt dudağımı dişleyip başımı iki yana salladım.

"odaya senin için kıyafet ayırdım, onları giyin. ben duş alana kadar da istersen uzanabilirsin." kırpıştırdığı gözleriyle birkaç saniye yüzüme bakmış ardından köpükle dolu küvete çevirmişti bakışlarını.

weakened. jackbum✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin