çıkış için haber

285 34 174
                                    

¥

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

¥

"...birisini etkilemek ona kendi ruhunuzu vermek demektir. etki altında kalan kişi, kendi düşüncelerini oluşturamaz ya da kendi tutkularıyla yaşamaz. erdemli yönleri ona gerçek gelmez." -oscar wilde/ dorian gray' in portresi

wang jackson' da en güzel yaşlarını hırçın, açgözlü, bencil ve saplantılı bir ruhun etkisi altında geçirmişti. çok korkmuş, herkesten kaçmış, kendisine sığınmış ve yıkılmıştı. taa ki ım jaebum karanlık bir sokakta onu bulana kadar. jaebum bilemezdi belki ama grisinin farkında olduğu çok iyi bir şey vardı ki ım, onun gecesini çalmış ve sahip olduğunu bile bilmediği güneşini armağan etmişti. jackson' a ruhunu geri kazanabilmesi adına küçücük bir kapı aralamıştı.

şimdi ise jackson, yolunda olmamasına rağmen her şeyi yolunda gibi hissederken okyanusunun bedeni üzerine uzanmış ve göğüs kafesine yan yasladığı başıyla elindeki kitabı okuyordu. ağırlığının altında kalan beden usulca saçlarını okşarken aklını meşgul eden birtakım şeyler okuduğunu anlamasında engel oluşturuyordu.

jackson sıkıntıyla nefesini bırakıp kitabı kapattı ve hemen jaebum' un yastığının kenarına koydu. yanaklarını içi hava dolu bir balon gibi şişirirken başını kaldırıp çene altından büyüğünü izlemek için yükselmişti.

dağ evindeki odalarının kapısı açıktı, ikiside kalkıp kapatmaya üşenmiş ve alt kattan gelen sesleri umursamadan geniş yataklarında uzanıyordu. jaebum' da dönen çarkların sesini duyamayan gri, onun yerine alt kattan yükselen mingi' yi işitmişti.

"balık tutmaya gidiyorum, akşama dönerim. istediğiniz bir şey var mı?" mingi' nin gür sesinin ardından ona yanıt veren birkaç boğuk konuşma duyulsa da jackson aldırmadan hızlıca uzandığı bedenin üzerinden kalktı. ayaklarına terliklerini bile geçirmeden merdivenlerden inip salona vardığında ona dönen başları yok saymış ve mingi' nin karşısına dikilmişti.

"tek başına mı tutacaksın?"

uzun olan kısa bir an yanakları kızaran genci süzdü. onu ufak bir baş sallamasıyla onayladığında jackson' ın yüzüne pek çoğunun anlamlandıramadığı bir tebessüm yayılmış ve hemen ardında kalan nane saçlı çocuğun odasını işaret ederek söze atılmıştı.

"yunho da babasıyla çok balık tutmaya gidermiş... birlikte gitsenize, sıkıldım diyip duruyordu."

jackson kimsenin kırpıştırdığı kirpiklerinin ardındaki amacı anlamadığını sandı ancak büyük yanılıyordu. mingi' nin içini kaplayan telaşı görebilseydi eğer uzun adamın neden tek başına gitmek istediğini o zaman çözebilirdi.

"tamam," dedi zorlukla esmer oğlan. adımları kapıya tek tük yönelirken devam etti. "ona arabada beklediğimi söylersin." ardından jackson' ın sevinçle topuğunun üzerinde yükselmesini görmezden gelerek kendini dışarı attı.

weakened. jackbum✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin