hep acıtır, arkandan vurur
¥
jackson:
değiştiğimi sandım, düzeldiğime inandım. insan korkularını görmediği zaman her şeyin üstesinden gelebileceğini düşünüyordu, en azından buna inanmıştım. etrafına sağır olan babamı görmezden gelmeyi öğrenmiş onu mümkün olduğunca hayatımın dışında tutmuştum. bana değer veren arkadaşlarımla yaşamaya başlamıştım.
aşık olmuştum.
değiştiğimi sandım, sevmenin güçlendireceğini düşündüm. karşılıksız duyguların beni tüketeceğini bilmeden inandım işte!
okyanus kokulu adamıma sığınmak tüm zorlukları onun omuzlarının ardında bıraktığıma inandırdı beni.
bu hisle o eve geri dönmeye cesaret etmemiş miydim zaten, bu cesaret değil miydi beni jihyun'un karşısına sapasağlam çıkaran.
fakat neden şimdi tek bileğim yatağa kelepçelenmişken güçsüzce ağlıyordum.
kendime geldiğimde tanıdık bir evde değildik. odada tek başımaydım. sağ kolumu hareket ettiremiyor, devasa yatağın ortasında uzanıyordum. kendimde kırıntılarını zorlukla bulup toparladığım güçle doğrulmuş ve sırtımı yatak başlığına yaslayıp kelepçeyi çıkarmaya çalışmıştım, başaramadım.
ya baş parmağımı kırmam ya da yatak başlığını kırmam gerekiyordu. ikisini de yapamadım.
kuru dudaklarımı bir miktar olsun dilimle ıslatıp ağlamaya devam ettim.
jaebum' un kollarını istiyordum. sıcak göğsüne kıvrılmak ve gece karası tutamları arasında parmaklarımı dolaştırmak istiyordum. jaebum' u istiyordum. dudaklarının tenim üzerindeki baskısını hissetmek, bana seslenişlerini dinlemek istiyordum.
göğsümü yırtan bir hıçkırık koptuğunda dizlerimi kendime çekip tek kolumu etrafına sardım. kelepçeli bileğim kızarmış ve soyulan derinin etrafında yer yer küçük kanlanmalar oluşmuştu. görmezden geldim, şu an somut acılar değil soyut acılar tarafından yıkılıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
weakened. jackbum✔
Fanfictionkalbime sızmak için an kolluyor, karanlığımla sevişmek için can atıyordu. gri, hiç olmadığı kadar bulanık ve tutkuyla harmanlanmıştı.