¥
jaebum'un babası tarafından eserleri çok okunan ünlü düşünür tolstoy der ki: ufak bir hatanın cezasını kıyamete kadar çekersin.
ım jaebum tam olarak hayatının neresinde hata yaptığını bilmiyordu belki ama çektiği bu ceza gerçekten hiç bitmeyecekmiş gibi duruyordu.
gecenin güzelliği grisinin yüzüne düşmüşken sezmişti tehlikeyi.
ım jaebum'un iki saniye uzun süren mutluluğu elbet patlak vermeliydi bir yerden fakat o görmezden gelmeyi seçmişti. sevgilisini birazdan içine sızacağı yataklarına gönderirken içindeki kuşkuyu def edebildiğini umuyordu. ılık duşunu aldı, okyanusunu tazeledi, buharın ev sahipliği yaptığı banyosundan çıkmadan önce ise yabancı sesleri işitti.
frekanslarla yükselen ses, televizyondan başka bir şeye ait değildi. yine boşverdi jaebum, menekşesi sıkılmıştır da salona geçmiştir diye düşündü. üzerini giyindi, çıplak adımlarıyla sadece televizyon ışığının yansıdığı salonlarına ilerledi.
ım jaebum ilk adımında anlamalıydı yanılgısını fakat kördü, menekşeye boyanmış gözleri görmek istedikleri yerine boş salonu seçtiğinde sinsi bir yılan gibi köşede bekleyen şüphesi anca baş kaldırabilmişti.
geniş ekranda oynatılan çizgi film, boş koltuklar, yanmayan ışıklar ve hemen arkasında hissettiği bedenin varlığı şüphenin ötesine geçti ve ım jaebum kafasına yediği darbeyi önleyebilmek adına çok geç kaldı.
kulaklarına dolan basınç, kafatasında hissettiği ani darbe ve dolanmaya başlayan dünyası bedenini tökezletsede yıkılmadı. kayan gözlerinin hedefi koridorun ucundaki kapalı kapı oldu. grisine duyurmadı sesini, çizgi filme karıştırdı gürültülerini.
ense köküne bastırdığı eliyle arkasına döndüğünde girişteki sırıtan adamı seçer oldu fakat o kadar bulanıktı ki görüşü bu sürekli gözlerini yummasına ve başını silkmesine neden oluyordu.
salonun ortasından geriye kaçan adımları yabancının ona yaklaşmasıyla artmaya başladı. derin nefesleri arasında adamın elindeki silahı fark etmiş ve hemen kabzasından yere damlayan kendi kanını varla yok arası görebilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
weakened. jackbum✔
Fanfictionkalbime sızmak için an kolluyor, karanlığımla sevişmek için can atıyordu. gri, hiç olmadığı kadar bulanık ve tutkuyla harmanlanmıştı.