jaebum
ufacık bir kıpırtı.
ufacık bir kıpırtı yüreğime sızmış ve tüm korkumu gözlerimin önüme sermek için yeterli bir darbe yaratmıştı.
korku, panik, endişe, açığa çıkma ve en kötüsü yakalanma hissi; min yoongi' nin gözleri tamamen bunları vadediyordu.
kimsenin ağzını açmasına, sorgulamasına dahi izin vermeyen hoseok bilgisayarı fırlatırcasına koltuğa bırakmış ve bir zamanlar ona ait olduğunu sandığı sarışınını kolundan çekip dışarı çıkartmıştı.
üzerimde gezinen gözleri fark etmek için kafamı kaldırmama ihtiyacım yoktu. onun fındık taneleri her tenime değdiğinde kabuklarımı kaldırmasını çok derinden hissediyordum zaten. fakat öyle bir durumdu ki kaldırdığı kabukların altında bir sonuca ulaşamamasının verdiği afallama, dudaklarımdan dökülecek sözlere onu muhtaç kılıyordu.
gri, her şeyiyle her şeyimi merak ediyordu.
merdivenlerden inen adım sesleriyle dikkati kısa bir süre dağılıp kabuklarımı rahat bıraktığında dizlerimi yakmaya başlayan bilgisayarın ekranını indirdim ve koltuğun köşesine sakince bıraktım.
dışarı çıkmam ve ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu.
beynim alarm veriyor olmasına rağmen bedenim oldukça sakin, aheste aheste koltuktan süzülerek kalkmış ve gri'nin üzerime tekrar dönen bakışlarıyla yanından usulca geçip gitmeye çalışmıştı. fakat birileri bedenim kadar sakin değildi, kollarımı kavrayan elin sahibi beynimdeki alarmlara bizzat eşlik ediyordu.
"neler oluyor?" dedi önce. kolumu bırakmadan yanımdan sıyrıldı ve hemen karşıma geçerek sorgu dolu kahvelerini çukurlarıma ilikledi. arkasındaki yıkımın habercisi olan çukurlarıma.
"yeterince sustuğumu düşünüyorum jaebum, aklım o kadar karışık ki içinden çıkamıyorum. yokmuş gibi davranmak bir yere kadar kolay oluyor ama artık bastıramıyorum."
şimdi iki yandan dirseklerimi kavrarken cevap arayan irisleriyle tüm yüzümü turladı, konuşamadım.
"gece yarısı kafan yarılıyor, odaya ikimizi birlikte kilitliyorsun. hoseok geliyor ve hastaneye gitmek yerine nereden getirdiğini bilmediğim birini doktor diye tanıtıyor!" gözlerini sıkıca yumup geri açtığında soluklaşan yüzümü göz bebeklerinin yansımasından izledim. "duvarın dibinde yumruğumu ısırarak kafana dikiş atılmasını izledim ben! sabaha kadar uyanmanı bekledim, uyan diye sayıkladım. uyan ve yastığa bulaşan kanını aratmayan saçlarımı okşa!"
çenesi titreyip yaşlı gözlerini benden gizlemek adına başını göğsüme bastırdığında "bunu istemiyorum." diye mırıldandı. "her acıya tek başına göğüs germeni istemiyorum, yalvarırım anlat bana! sana yardım edeyim ama bu şekilde elimi kolumu bağlama." dişlerimi sıktım, o an ne merdivenlerin bitiminde bizi şaşkınca izleyen corby umurumdaydı ne de elindeki boş bardaklarıyla içeri giren çift.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
weakened. jackbum✔
Fanfictionkalbime sızmak için an kolluyor, karanlığımla sevişmek için can atıyordu. gri, hiç olmadığı kadar bulanık ve tutkuyla harmanlanmıştı.