iyi kalpli çocuklar karanlığı seçer

353 43 74
                                    

içimdeki ateş hoseok'un dükkanından çıktıktan birkaç dakika sonra saman alevi gibi sönmüş ancak yine de kuşun mekanına gitmeme engel olamamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

içimdeki ateş hoseok'un dükkanından çıktıktan birkaç dakika sonra saman alevi gibi sönmüş ancak yine de kuşun mekanına gitmeme engel olamamıştı. belki çabuk parlayarak bunca uğraşımı göz ardı etmiş gibi olabilirdim fakat daha bitirmeye bile başlamamışken kendimi öne süremez ve bozuk adımlar atamazdım. aklımdaki plan tıkırında işlerken içimdeki garip savunmasızlığın pençesine düşemezdim.

şimdi ise hayatın bana karşı sunduğu kaçıncı oyundur bilmem iki gece önce geldiğim kuşun mekanında elimde gin tonik döndürürken içkinin bile sağlayamadığı kafayı yaratacak bir görüntüyle karşılaşmıştım.

tamı tamına dört masa ötemde, yanında kalabalık bir grupla olduğu yerde müziğe ayak uydurarak salınan gri nevrimi döndürmüştü.

o, o kadar farklıydı, o kadar nefes kesiciydi ki elimde hiç dokunmadığım içkimi yokladım kısa bir süre. gerçekti ve siyah transparan gömleğiyle sola yoğunluk vererek ayırdığı çikolata kahvesi saçlarının alnına çarpan tutamları eşliğinde led ışıkları yüzüne gölgeler düşürürken gözüme oyunlar oynuyordu. karşısındaki dazlak kafalı uzun çocuğun omzuna kolunu bastırarak boylarını eşitlemeye çalıştı ve kulağına bir şeyler söyledi.

geldiğim amacı unutmuş sindiğim köşeden sadece onu izliyordum. daima geniş hoodieler içinde gördüğüm küçük bedeni şimdi cesurca sergilenirken tepki devrelerim yanmış gibiydi. kıpırdayamıyor, içkimi yudumlayamıyor ve keskin çene kemiği üzerinde dalgalanan kızıl ledlerin üzerinden gözlerimi ayıramıyordum.

sertçe yutkundum ve kuruyan dudaklarım üzerinde dilimi gezdirdim. uzun çocuğun omzundan elini çekip ceketini giyerek masadan uzaklaştığında gözlerimle onu takip ettim. kalabalığın arasında gözden kaybolmak üzereyken dolu bardağı masaya bırakıp peşine düştüm.

çarptığım bedenlerin arasında kendimce yolumu bularak onun son anda tuvalete girdiğini görebilmiştim. çok geçmeden bende içeri girdiğimde kapalı iki kabininin ardında birindeydi. birinci kabindeki çocuk çıktığında elini yıkamasını bekledim ardından o gider gitmez kapının önüne temizlik levhasını koyup kapadım.

kalçalarımı duvara yaslamış, kollarımı göğsüm üzerinde birbirine bağlamışken tek dolu olan sondan ikinci kabinin kapısı açılmış ve pantalonunun belini düzelterek çıkan gri dışarıya adımlamıştı. beni fark etmeden bir iki adım attıp kafasını kaldırdı. ilk göz temasımızda irkilerek geriye sıçradığında hızlıca gözlerini kırpıştırmıştı.

"korkuttun beni hyung," önümden ilerleyip aramızda pek mesafe bırakmadan ellerini yıkamaya başladı. o sırada gözleri aynadan sert yüzüme tutunmuş ve belli belirsiz yutkunmuştu.

"burada olduğunu bilmiyordum." dedi rulo peçeteden iki yaprak koparıp ellerini kurularken. ceketinin açıkta bıraktığı transparan gömleğine gözlerimi kaydırmamaya çalışarak yüzünde sabitledim bakışlarımı.

weakened. jackbum✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin