Gün bittiğinde hepimizin canı çıkmıştı, masalardan birine oturup yeni bir müşterinin daha gelmemesini umuyordum ki içeri bir adam girdi biraz yaşlıydı fakat fazlasıyla yakışıklıydı da, mutsuz ve halsiz gözüküyordu yanına gidip ne istediğini sordum benden patronu çağırmamı istedi ben bu konuda biraz şüpheliydim o sıra Su abla gülerek yanımıza geldi.
"Arden! Hoşgeldin ne vereyim sana"
"Her zamankinden"
"Dolunay Arden için orta şekerli kahve yapar mısın"
"Neden Rüzgar yapmıyor? Hem buraya yeni geldi, onun da öğrenmesi lazım"
Korkak bakışlarla Dolunay'a baktım, kahve yapmayı bilmiyordum ki, Su abla gülerek yanıt verdi.
"Haklısın Dolunay öğrenmesi gerekiyor hadi ona öğret"
Dolunay göz devirerek mutfağa doğru ilerledi ve bana gel dedi, tamam artık cesaretimi toplayıp konuşacaktım onunla.
Kahveyi makineye doldururken derin bir nefes alıp karşısına geçtim."Benimle sorunun ne? Sanki herşey benim suçummuş gibi davranıyorsun"
Umursamaz bir bakış atarak kahveyi yapmaya devam etti,
"Çok saf davranıyorsun farkında mısın? Sorularımı geçiştiriyorsun"
"Hayır! Bir anda özelime girmeye çalışan sensin! Amacın ne yani seni ilk defa görüyorum sanki anlatmak zorundaymışım gibi davranıyorsun"
Sinirlenip elini masaya çarptı.
"Çünkü aynı yetimhanedeydik! Sen beni fark etmesen bile ben seni fark ettim!"
Şaşkınca suratına bakıyordum, sormak istediğim bir soru vardı, sen beni fark etmesen bile mi? Fakat sorumu sormama izin vermeden kahveyi alıp mutfaktan dışarı çıktı.
Su abla kahveyi alıp Arden'e uzattı."Peki bulabildiniz mi?"
"Hayır... malesef hâlâ kayıp her iksisi de"
Ben içeri geçtiğimde patron da oradaydı, Arden bana bir süre baktıktan sonra ayağa kalkıp yanıma geldi ve beni kokladı.
"Tıpkı onun gibi kokuyorsun"
Korkarak geri çekildim.
"Kim gibi?"
"Onun! O burada mı?"
Patron yanımıza gelip Arden'i sakinleştirmeye çalıştı fakat Arden çok sinirliydi yakamı tutup onu nerede tuttuğumu sordu ne dediğinden hiç anlamıyordum fakat bir yandan James de sinirle fısıldıyordu.
Yeniden o his oluyordu tıpkı sabah olduğu gibi başım dönüyordu ve sesler kısılıyordu, aman tanrım ne bu böyle? Bağırdığımı hatırlıyorum çok yüksek sesle bağırdığımı.Dolunay'ın yanımıza geldiğini de görebiliyordum Arden'i itip o masum diye bağırmalarını da, her şeyin farkındaydım ama hareket edemiyordum.
Patron Arden'i kendine çekip beni bırakmasını sağlayınca ben de yere düştüm, başım dönüyordu etrafta sanki sis var gibi hissediyordum, etrafa bakıyordum James yoktu ama sanki dibimdeymiş gibi hissediyordum.
Dolunay kolumdan tutup beni çekiyordu başımı kaldırıp ona baktım fakat o an gözlerim kapanmıştı....
Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım, biraz farklı hissetmiştim, sanırım bir şekilde otel odama gelmiştim. Başımı kaldırıp çevreye bakındım ilk defa bu kadar kendimden geçmiştim.
Yatağımın tam dibinde Dolunay'ı gördüğümde şaşırdım ve geri çekildim korkmam onu da korkutmuştu sanırım bir an endişe ile suratıma baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçmak İstemiyorum
Mystery / Thriller-İKHAR- Nepenthe serisinin ikinci kitabı. Şizofreni hastası bir çocuğun hikayesi