Siliş /21\

383 55 136
                                    

Gözlerim kapalı fakat bilincim açıktı, sesler duyuyordum. Kalabalık sesler.

Üstümde bir ağırlık hissediyordum fakat hoş bir ağırlıktı, sanki üstüme çıkmış biri gibi, kalp atışlarını dahi hissedebiliyordum, saçlarımın ellerinin arasında olduğunu hissedebiliyordum.

Kim olduğu umurumda bile değildi o her kim ise huzur içerisindeydim.

Fakat kendimi kötü hissettim bu yanlıştı ve olmaması gerekiyordu onun Beste olduğuna adım kadar emindim gözlerimi yavaşça açtığımda ise gördüklerim çığlık atmama sebep oldu.

Üstümdeki Mert'i kenara itip kendimi yataktan attım ve telaşla çevreme baktım.

Mert'in burada ne işi var? Ben neredeyim? Neden yetimhanedeyim? Geri geri sürünerek Mert' e baktım, o ise kaşları çatılı bir şekilde ayağa kalktı.

"Artık bıktım bundan!" Dedi, ne dediği konusunda hiç bir fikrim yoktu, titreyen sesimle ona cevap verdim.

"Ne oluyor burada..."

"Hiç bir şey anlamıyorsun değil mi!"

"Mert... benim burada ne işim var? Sen neden üstümdeydin!"

Yakamdan tutup beni ayağa kaldırdı ve yüzüme iyice yaklaştı,

"Farkıma var artık! Seni seviyorum."

Gözlerim küçülmüştü onu itip geri geri yürüdüm.

"Ne... Ne diyorsun sen!"

"Sen ve senin o tuhaf hallerin! Hep ilgimi çekti Rüzgar!" 

Bana daha da yaklaşıp elini yüzümde gezdirdi ve gözlerime baktı,

"Seni istiyorum Bay AZBOY" dediğinde ise onu itip koşmaya başladım.

Ağlayarak kaçıyordum, buradan çıkmam gerek! Buradan çıkmam gerek! 

Ayağım takılıp yere düştüğünde ise bavullarla kapıda duran Beste'yi gördüm.

Şaşkınca bana bakıp gülümsedi, yerden beri yaşlı gözlerle onu seyrettim, bu onun ilk gittiği gün olsa gerek. Ne kadar da masum gözüküyordu, titreyen dudaklarımla ona gülümsediğimde arkamdan Mert'in bağırışlarını duydum.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen Beste! Benim erkeğimi mi çalmaya çalışıyorsun!"

Beste kaşlarını çattı ve gülümseyerek yanıt verdi,

"Ne zamandır senin erkeğin, hım?"

"O hep benim erkeğimdi!"

Beste gülümsemesini bozmadan elindeki bavulu bıraktı ve boynunu gösterdi, morluklar ile kaplıydı.

Mert'in gözlerindeki alevi görebiliyordum, koşarak Beste'ye doğru ilerliyordu,

"Seni küçük orospu!"

Ayağa kalkıp koşmaya devam ettim, buradan kaçmalıydım ama nasıl? Her adımımda daha da geriye gidiyor gibi hissediyordum.

Çalışma odasına vardığımda hırçınca kapıyı açıp kendimi içeriye attım. 

Masada oturup şaşkınca bana bakan Dolunay'ı gördüğüme bu kadar sevineceğimi hiç bilemezdim.

Yere düşen bedenimi kollarım ile kaldırarak ona doğru ilerledim, gözlerimdeki yaşı silerek ona gülümsedim.

"Dolunay..."

"Ne oluyor?"

"Ne... Ne demek ne oluyor? Neden buradayız? Neden kafede değiliz?"

Kaçmak İstemiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin