Damla /24\

299 51 62
                                    

Evde James yoktu... Ve hiç bir zaman da dönmedi.

Yaşlı adam Damlayı ilk gördüğünde gülümsedi ve eline bir tane şeker verdi.

"Baban her odasına çıkışında bu şekerlerden yerdi." Dedi.

Küçük kız gülümseyerek şekeri aldı ve cebine attı.

"O zaman bunu onun için saklayacağım."

Sylwia olanları yaşlı gözlerle izlerken onun yanına gittim,

"Sana ne oldu da James'i unuttun..."

Elimi kaldırıp yüzüne doğru yaklaştırdım ve siyah saçlarını kulağının arkasına ittim, o sıra her yer yeniden beyaz bir ışıkla kaplandı. Yeniden geleceğe gidiyordum.

...

Doktor kamera kayıtlarını izlemesi için Su'yu yanına çağırdı,

"Bu imkansız..."

"Onu tanıyor musunuz Su hanım?"

"Evet... O çok seçkin bir müşterimizdir."

"Üzgünüm ama bu yaptığı bir suç ve onu şikayet etmeliyiz."

"Bekleyin, lütfen bu işi bana bırakın."

...

Yaklaşık bir saat sonra Su yeniden kafeye döndüğünde olanları anlatır. Dolunay olanları sakince dinlerken müdür ayağa kalkıp bir bardak su doldurdu,

"Sylwia'yı arıyor ve onu James kaçırdı sanıyor öyle değil mi?"

Su çenesini kaşıyarak yanıt verdi,

"Bize bunları anlatmıştı."

Müdür Dolunay'a dönüp suyu ona uzatır,

"Çok sessizsin Dolunay."

Dolunay suyu almadan şaşkın bir şekilde cevap verdi,

"Öyle mi? Farkında değilim, pardon."

Müdür gözlerini iyice diktikten sonra sudan bir yudum aldı,

"Rüzgar'a hapsolmuş ruhun adı James bunu biliyorsun değil mi?" 

Garip bir şekilde bakan Dolunay yanıt verdi,

"Evet biliyorum."

"Dolunay, Rüzgar ile kimi arıyordunuz?"

Dolunay kekeleyerek yanıt verdi,

"S... Sylwia."

Müdür elindeki su bardağını sertçe masaya bırakıp arkasını döndü,

"Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyor musun! Bize haber vermeliydin! James bir katildi bunu herkes biliyor! Onu arayarak James'i azdırdınız! Rüzgar'ın komada olma sebebi James! Ve eğer Rüzgar orada James'in istediğini başaramazsa ölüm ile cezalandırılacak!"

Su ayağa kalktı ve endişe ile müdüre baktı,

"Müdür! Ne diyorsunuz siz!"

Dolunay korkarak yanıt verdi,

"Bu- Bunu bil- Bilmiyordum..."

Su Dolunay'a döndü,

"Onu bulabildiniz mi peki Dolunay?"

"Huzur evinde Sylwia adında birini bulduk ama o aradığımız değilmiş ve gerçek Sylwia nerede bilmiyorum."

Müdür Dolunay'a döndü ve kaşlarını çattı,

"Yarım bıraktığınız işi bitirmelisin, ama önce..."

...



Işık dindiğinde kendimi yeniden hastanede buldum, fakat ruh hastalıkları bölümündeydim ve her yer çok karanlıktı.

Uzun koridorda yürürken bir yandan da neden burada olduğumu merak ediyordum her seferinde Sylwia neredeyse orada oluyordum peki ya ama buranın Sylwia ile ilgisi neydi? Yoksa o da mı benim gibi psikoloğa gidiyordu.

...



Dolunay akşam vakti sapa bir sokak arasında Arden'i sertçe duvara itti ve bağırarak konuştu,

"Seni orospu çocuğu!"

"Hey... Hey Dolunay... Sakinleş lütfen..."

Dolunay Sidelya ile birleşip gözlerini griye dönüştürdü ve ellerini kullanmadan Arden'i havaya kaldırdı.

"Ebenin adresini vermen için üç saniyen var yoksa ona yapmak istediklerimi sana yapacağım!"

"Dolunay dur lütfen!"

"1"

"Dolunay bekle!"

"2"

"Dolunay!"

"3"

Arden'i yere fırlatıp yavaş adımlarla ona yaklaştı,

"Hangi şekilde ölmek istersin?"

"Dolunay o ben değildim!"

"Rüzgar'a yaptığın gibi mi? Neden olmasın?"

Dolunay sinirli bir şekilde onu boğarken Arden de acı içinde yalvarıyordu,

"Lütfen bırak lütfen yaşamama izin ver."

"Bırak onu Dolunay."

Dolunay sese doğru öfke ile baktığında karşısında Rüzgar'ı gördü

"Rüzgar...?"

"Evet... Benim... Sana her şeyi anlata-"

Dolunay sarılarak Rüzgar'ın sözünü kesti, Rüzgar şaşkınca ellerini Dolunay'ın beline sardı,

"Şey... Tamam... İyi misin Dolunay?"

Rüzgar şaşkın bakışlarla etrafa bakarken endişe ile yutkunuyordu. Dolunay ellerini Rüzgar'ın yüzüne koyup parmak uçlarına çıktı ve dudaklarına kısa ama ikisi için uzun bir öpücük bıraktı.

Yavaşça gözlerini açıp geri çekildiğinde ise yaşlı gözlerle Rüzgar'a baktı,

"Seni kaybettiğimi sandım."

Rüzgar yavaşça gözlerini açtı ve şapşalca anlamsız bakışlar attı,

"Be- Beni mi?"

"Evet, seni önemsiyorum."

Rüzgar sırıtıp Dolunay'ın belini bıraktı,

"Bu... Şey...Yani anlarsın ya... Biraz."

O sıra Arden sendeleyerek ayağa kalktı,

"Sen! Sen ölmüştün! Ölmeliydin!"

"Sanırım başaramadın Arden ama iyi denemeydi seni tebrik ederim orada iyi nefesimi kestin."

"Nasıl... Nasıl olur!"

Rüzgar gözlerini griye çevirip Arden'e gülümsedi,

"İzin ver sana göstereyim!"

Kaçmak İstemiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin