Ev harabeye dönmüş olsa da odalar hala iyi durumdaydı, James'in odasına girmek bende kalp çarpıntıları yaratıyordu.
Yataktaki çarşafları silkeleyip tozları en aza indirmeye çalıştım. Dolunay çevreye bakınıyordu,
"Ev fazlasıyla güzel değil mi? Komadayken evin her tarafını gezdim. Eskiden çok asil bir evmiş, tıpkı titanic gemisi gibi, nasıl oldu da bu hale geldi çok merak ediyorum. Bu evi yıllar önce bir pazar sabahı görmeliydin. Güneş ışınları pencereden yatağa yansıyor, tüm odadaki tozların uçuşunu görebiliyorsun, hafifçe rüzgar esiyor ve perde hareket ediyor, tam bu yatakta yatan Sylwia ışıktan rahatsız olup gözlerini açıyor ve küçük kızı üstüne atlıyor, gülüşleri hala kulaklarımda. Belki de James bunları hiç görmedi..."
Yastığı elime alıp bir kaç kere yumrukladıktan sonra yatağa geri koydum,
"Temiz ve yumuşak bir gece olacak, sen rahatına bak ben ayak ucunda yatacağım, yanlışlıkla ayağına değebilirim, sana dokunmamdan rahatsız olursan söyle kendimi çekerim anlaştık mı?"
Dolunay yatağa uzanıp bana baktı,
"Anlaştık ama yanıma yat, biraz ürkütücü burası."
Bir anda karnımda kelebekler oluştu ve utanarak yere baktım,
"Ben zaten yakınında olacağım..."
O ise beni dinlemeden bileğimden tutup yanına çekti.
Kızarmış bir şekilde çarşafı üstüme aldım, uzun bir sessizlik ile odada onunla yalnız kalmıştık, bu sessizliği bozmaz isem utanmaya devam edecektim.
"En sevdiğin film ne?"
"Five fivet apart, ya senin?"
"Ah ben Leo'nun oynadığı tüm filmlere düşüyorum adam bir harika."
"Evet güzel hadi gözlerimizi kapatalım uykum geldi."
"Dolunay... Sana bir şey soracağım."
"Sor Rüzgar?"
"Beni mi seviyorsun?"
Gözlerini kaydırarak bana yanıt verdi, utandığı belliydi,
"Iıı şey... Evet, yani... Sana karşı bir şeyler hissediyorum."
Boğazımı tutarak bir kaç kez öksürdüm, alnımdan terler akıyordu,
"Beni ansızın öptün."
"Evet öptüm."
Kendimi biraz geri çektim,
"Bu cesaret nereden geliyor?"
"Nereden gelmesini istersin?"
Şaşkınca suratına bakıp kaşlarımı kaldırdım,
"Pekala..."
Sonra hafif sırıtıp dirseğim ile onu dürttüm,
"Bu neden Beste'ye öyle davrandığını açıklar. Düpedüz kıskanmışsın."
Tedirgin bir şekilde bana döndü,
"Eee... sevgili miyiz?"
Korkarak geri çekildim, fazlasıyla utanmıştım,
"Ne? Sevgili mi! Şey... Ben! Hani bilmiyorum. Ama evet! Ya da hayır mı?"
"Senin kararın eğer sen de bir şeyler hissediyorsan... Seni zorlayamam."
Üzülmüşe benziyordu ona biraz daha yaklaştım ve ellerime baktım,
"Açık konuşmak gerekirse... Senden hoşlanıyorum, ama o gözle bakmıyorum... Yani, hep yanımdasın ne zaman birine ihtiyaç duysam herkesten bir adım önde oldun, seni üzdüysem özür dilerim..."
Acı içinde gülümseyip,
"Sorun değil."
Dedi ardından arkasına dönüp başını yastığa koydu,
Ona göz ucuyla bakıp konuşmaya devam ettim, sesim titriyordu,
"Ama beni öptüğünde içimde bir sıcaklık oluşmuştu, bir ağrı..."
"Zorlama kendini boş ver."
Elimi omzuna koyup bana dönmesini istedim,
"Unutabileceğim bir his değildi, çekirge gibi uçuştular."
"Bana o gözle bakmıyorsun o gün seni fazlasıyla özlemiştim ve endişelenmiştim senin için... Ben de öptüm."
"Evet, haklısın..."
Arkasına dönük Dolunay'a bir kez daha bakıp gülümsedim,
"Ama yine de huzur veriyor varlığın."
"Güzel."
Onu iyi hissettirememiştim, ben de başımı yastığa koyup ona arkamı döndüm,
"İyi geceler... Dolunay."
"İyi geceler Rüzgar."
...
Sabah fazlasıyla erken uyanmıştım, gün bile yeni yeni başlıyordu. Esneyerek kendimi kaldırdığımda yanımda yatan Dolunay'ı fark ettim, hala uyuyordu ve hala arkasına dönüktü.
Ayağa kalkıp yatağın diğer kenarına gittim ve eğilerek onu seyrettim.
Gözleri hafif şiş, saçları yorgunluktan dağılmış, dudakları titriyor yanakları ise sanki utançtan kızarmıştı. Yüzüne baktıkça bakasım geliyordu, acaba onun gibi mi hissediyordum ki ben de? Ona karşı ilgim mi vardı? Onun esmer tenine, keskin dudaklarına, çekici cazibesine ve asla yanımdan ayrılmayışına... Biliyorum daha önce birine böyle hissetmemiştim, Beste'ye bile. Beste demişken... Acaba onu seviyor muydum? Yoksa biri beni istedi diye onu sevdiğimi mi sanmıştım... Her neyse o beni iyi etkilemeyen biri ve ondan uzakta daha mutluyum. Hala bazen onun bana verdiklerine ihtiyaç duyuyorum.
Dolunay'a daha da yaklaşıp nefesini yüzümde hissetmek istedim, tıpkı beni öptüğü o anlar gibi, nefesinin verdiği o hissiyat, ona tapmak istiyor gibiydim.
Fakat uyanmasından korkup ayağa kalktım, yavaşça kendi tarafıma doğru ilerlerken yerin gıcırdaması ile Dolunay gözlerini açtı,
"Uyanmışsın."
Sırıtarak güldüm,
"Evet günaydın..."
Şaşkın ve ifadesiz bir şekilde suratıma baktı,
"Sana da günaydın."
Ona karşı boş olmadığımı biliyordum, yanına yaklaştım demek istediklerim vardı.
Fakat odanın kapısı kendiliğinden açıldı ve ikimiz de o yöne baktık,
"Rüzgar, o ne?"
"Geride dur. Bu James."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçmak İstemiyorum
Misterio / Suspenso-İKHAR- Nepenthe serisinin ikinci kitabı. Şizofreni hastası bir çocuğun hikayesi