0.8

3.4K 301 152
                                    

Tanrı, yıkımı kalplerimize saklamıştı.

En büyük acılarımız, kalbimizde başlardı. Her ne olursa olsun dönüp dolaşıp varacağı yer yine orasıydı ve vardığı zaman yaşadığımız yıkım sadece kalbimizle kalmaz, ruhumuzu da zedelerdi.

Herkes acı çekerdi, ama bazıları acıyla yaşardı.

Ve acıyla yaşamak, acı çekmekten çok daha fazlasıydı.

Bir şeylerin yıkıldığını hissediyordum ruhumun derinlerinden, bir şeylerin tamamen yok olduğunu ve arkasında bıraktığı enkazın beni yavaş yavaş zehirlediğini.

Zehirleniyordum, acı çekmek için. Ama ölmeyince bunun adı işkence oluyordu.

Elimdeki kalemi masaya bırakarak arkama yaslandım ve elimle yüzümü ovaladım. Sabahtan beri bir şeyler yazmaya çalışıyordum zihnimi boşaltmak için ama tek yaptığım boş sayfaya bakmak oluyordu.

Zihnim bu kadar doluyken yazacak bir şey bulamamak ayrı bir ironiydi zaten. Düşünmekten kendimi alamıyordum.

Jungkook'u üç gündür görmüyordum. Onu en son gördüğüm gün benimle uyuduğu gündü zaten, ondan sonra Taehyung gelip beni almış ve Bayan Min Ha'nın mezarına götürmüş, oradan da eve bırakmıştı.

Ona Jungkook'u sorduğumda ise sakince gülümsemiş ve yakın zamanda kendim göreceğimi söylemişti.

Bundan bir şey çıkarmalı mıydım bilmiyordum ama tek yaptığım şey başımı sallayıp susmak olmuştu.

Onu merak ediyordum. Yemek yiyor muydu mesela? Uykusunu alıyor muydu? Yoksa birkaç saatlik uykunun üzerine mi duruyordu yine?

Onu aramak istiyordum ama ararsam vereceği tepkiden korkuyordum. Sonuçta onunla aramızdaki ilişki sadece ortaklıktan ibaretti.

"Hey, kızıl sincap," Lalisa önüme bir kupa bırakıp yanıma otururken bakışlarımı ona çevirdim. Sarı saçlarını tepeden toplamıştı ve her ne kadar göstermek istemese de yorgun olduğunu biliyordum.

Benim yüzümdendi.

Son zamanlarda herkese zarar veriyordum.

"Harikasın, Lalisa," diye mırıldandım içi kahve dolu kupayı parmaklarımla sararken. "Tabii öyleyim," dedi Lalisa kocaman gülümserken.

Ben de ona gülümsedim ve sıcak kahveden bir yudum aldım. Lalisa bıraktığım kaleme ve boş deftere bakarak dudağını ısırdığında hızlıca kalemi defterin arasına koydum ve defteri kapattım.

"Hâlâ mı yazamıyorsun?"

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Yazamıyordum çünkü aklımın meşgul olduğu başka biri vardı. Onu bu derece merak ederken elimden hiçbir şeyin gelmemesi çok lanet bir durumdu.

"Odaklanamıyorum. Sanırım bu fikir pek işe yaramadı."

Lalisa dudaklarını birbirine bastırırken kısılan gözlerini duvardaki çerçeveye dikti ve birkaç saniye sonra heyecanla yerinden zıpladı.

"Hey," diye tısladım kupayı masaya bırakırken. Neredeyse üzerime boşalıyordu.

Ona söylenmemi umursamadan yüzüne yerleştirdiği şeytani gülümsemeyle birlikte telefonunu çıkardı ve hızla birilerine mesaj yazdı.

Birkaç saniye sonra yanıtı geldiğinde ise zaferle elini yumruk yapıp kendine doğru çekerken, "Hazırlan!" diye bağırdı.

Anlamadığımı belirten gözlerle ona baktım.

|•| Leaofila |•| rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin