1.9

3.1K 247 174
                                    

Başlamadan önce derin bir nefes alın.
İyi okumalar!

•••

Başlangıçlar bitişleri doğurur; her bitiş yeni başlangıçlara zemin hazırlardı. Bu, evrenin değişmeyen döngüsüydü. Kaybetmeden kazanamazdı insan ya da dirilmeden ölemezdi.

Umutlarınız ölmeden de, onları nasıl yeniden kazanacağınızı bilemezdiniz.

Önceki hayatımın tamamını kırık bir kalp ve ölü umutlarla geçirmiştim. Bir türlü kurtulamadığım kötü düşüncelerimin yıprattığı ruhumun bir daha asla iyileşmeyeceğini düşünüyordum ama şimdi bakıyordum da, yavaş yavaş kabuk bağlıyordu.

Çünkü o, kalbime girmeyi başarmıştı.

Islak saçlarımı tarayıp ördükten sonra üzerime bir hırka alıp aşağıya indim. Gece saat sekiz civarlarıydı. Jungkook ilaçlarını aldıktan sonra uyumuştu, ben de etrafı topladıktan sonra banyoya girmiştim.

Hastaneden çıkalı iki gün oluyordu. Jungkook uyanır uyanmaz ayaklanıp eve gitmek istemişti bu yüzden tedaviyi eve taşımıştık. Her gün düzenli olarak gelip giden bir hemşire vardı, ilk başta buna güvenip eve gitmeyi düşünmüştüm ama içim onu bırakmaya el vermemişti. Üstüne üstlük onunla kalmamı istediğinde dayanamamış ve kabul etmiştim. Taehyung da bunu fırsat bilerek Lalisa'nın yanına gitmişti.

Taehyung'un Lalisa'nın yanında olması onun için olan tüm endişelerimi silip atıyordu.

Derin bir nefes alarak salona girdiğimde gözlerim hızla koltuklarda dolaştı. Jungkook burada değildi.

Tam yukarı çıktığını düşünüp yeniden merdivenlere dönüyordum ki gözlerim açık olan bahçe kapısına takılınca duraksayıp oraya yürüdüm.

Hava ılık, gökyüzü durgundu. Simsiyah bir örtü çekilmişti sanki, ne yıldız vardı ne de başka bir şey.

Gökyüzü yalnızdı bugün.

Gözlerim yavaşça onu buldu. Çimlere serdiği battaniyenin üzerine oturmuştu, etrafı yastık doluydu ve bir battaniyeyi de omzuna almıştı.

Yutkundum. Geçmişin sahneleri zihnimde canlanıyordu.

Dilimle dudaklarımı ıslattıktan sonra hızlı adımlarla yanına yürüdüm ve oturup ayaklarımı öne uzattım.

Kahveleri bana döndü. Bakışları baygın ve yorgundu. İstemsizce kaşlarım çatıldığında dudaklarımı birbirine bastırdım. İlaç yüzünden olmalıydı.

"Rosé," diye mırıldandı, kısık bir sesle. Ardından olduğu yerde hareketlendi ve başını bacaklarıma koyarak uzandı.

Bunu beklemeyen zavallı kalbim dört nala koşmaya başladığında hafifçe yutkundum.

"İlaçları almak istemiyorum," diye mırıldandı uykulu bir ses tonuyla. Dudaklarımı birbirine bastırırken uzanıp üzerini güzelce örttüm ve parmaklarımı saçlarına daldırdım.

Her zamanki gibi yumuşacıklardı. "Öyleyse bir daha vermem."

Kafasını hafifçe hareket ettirdi. Gözlerinin kapanmak üzere olduğunu görebiliyordum. "Uyuyacak mısın?"

"Cık," dedi fısıltıyla. Ardından dudaklarını samimi bir tebessüm sardı. "Sonra sen de kalırsın falan."

Gülümserken parmaklarımın arasındaki saçlarını hafifçe çekiştirdim. Huylanarak kıpırdandı ve hafifçe kıkırdadığını duyduğumda bunu sindirmek için sertçe yutkundum.

Aman. Tanrım.

Yüzündeki gülümseme hayatımda gördüğüm en güzel şey olabilirdi. O kadar güzeldi ki hem de, her gülümsediğinde tüm işimi bırakıp ona dönsem ve saatlerce izlesem, ne Tanrı yargılardı ne de diğerleri.

|•| Leaofila |•| rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin