0.2

3.9K 367 110
                                    

"Ölü yıldızlar; aslında sonsuzluklar."

Kafamı yastığıma bastırarak yeniden uyumaya çalıştığım birkaç saatin sonunda dayanamayarak yataktan kalktım ve küçük adımlarla banyoya doğru yürüdüm.

Deli gibi yorgundum ve uyumak istiyordum ama gördüğüm kabuslar tüm bu planlarımı suya düşürüyordu.

Lalisa'ya olanları anlatmayı bitirdiğimde saat gece yarısını geçiyordu. Lalisa özellikle Jungkook'un adının geçtiği her cümlede çığlık atmış ve sürekli saçmalayıp durmuştu.

Sonunda dayanamayarak onu odasına yollamış ve ardından ben de kendimi odama atmıştım.

Şimdi ise saat sabahın 5'iydi.

Bir saat sonra antrenmana gitmem gerekiyordu ve şu halde nasıl dayanabileceğimi bende sorguluyordum.

Pes ederek hızlıca bir duş aldım ve kurulandıktan sonra saçıma birkaç şey sürdüm. Onlara iyi bakmak zorundaydım.

Ardından üzerime bol, gri bir sweat ve aynı renk bir tayt giydim. Nemli saçlarımı kurutmadan odamdan çıktığımda çantamın hala o evde olduğu gerçeği yeniden aklıma geldi ve dudağımı dişledim.

Gidip almam şarttı. İçinde anahtarlarım ve giysilerim vardı. Ayrıca cüzdandım da çantamdaydı.

Yani başka bir seçeneğim yoktu.

Homurdanarak mutfağa yürüdüm ve kendime koca bir fincan kahve yaptıktan sonra bir şeyler atıştırdım. Neyse ki telefonum montumun cebindeydi de onu da unutmamıştım.

Lalisa'ya evden çıktığıma dair bir not bıraktıktan sonra montumu giyindim ve spor ayakkabılarımı ayağıma geçirir geçirmez evden fırladım.

Zaten zamanım boldu, bu yüzden hiç otobüse binmeme gerek yoktu. Yürümeye ihtiyacım vardı ve bu benim için büyük bir fırsattı.

Sakin adımlarla yürümeye devam ettim. Etrafta koşuşturan binlerce insanın yaşamak için harcadıkları çabayı izledim; gördüm, duydum ve hissettim.

Sahi, bu kadar çabanın sonu nereye varacaktı? Bazıları ölecekti, bazıları doğacaktı, bazıları ise yaşadıkları yerden asılacaktı.

Ama eninde sonunda herkes o denizde boğulacaktı.

Belki de bazılarımız kara deliklere karışacaktı.

Yutkunarak dilimle dudaklarımı ıslattım ve antreman yapacağım yere geldiğimi fark ederek durdum.

Boynumu iki yana yatırarak kemiklerimi kıtlattıktan sonra ahşap kapıya birkaç kez vurdum.

Çok geçmeden kapı açılmış ve yüzüne yerleştirdiği kocaman gülümsemesiyle beni Bayan Min Ha karşılamıştı.

"Hoş geldin, Chae Young!"

Bayan Min Ha adeta şakıyarak beni içeriye aldığında ona yorgunca gülümsedim. "Günaydın, efendim."

Bayan Min Ha yüzümü süzdü ve kaşlarını çattı. "Kötü görünüyorsun, Chae Young. Sana iyi dinlenmenin önemi hakkında bir konuşma yapmalı mıyım?"

|•| Leaofila |•| rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin