0.9

3.1K 289 95
                                    

"Hadi ama, Chae Young! Biraz canlansana!"

Bıkkınca oflayarak Lalisa'yı bilmem kaçıncı kez reddettim ve kızgın bakışlarıyla birlikte sessizliğime geri gömüldüm.

Bugün Jisoo'nun aramasıyla birlikte bir kız gecesi yapma kararı almışlardı hatta kulübü bile bulmuşlardı ama ben gitmeyi reddettiğim için bizim evde toplanmıştık.

Salonun ve mutfağın tamamı bira ve cips kutularıyla doluydu ama hepsi Jisoo ile Lalisa'nın eseriydi. Ben içmemiştim, sarhoş olmak istemiyordum.

Bu yüzdende sessiz kalıp onların eğlenmesini izlemekle yetiniyordum. Lalisa ve Jisoo birçok kez önüme bira kutularını yollasalar da kararım kesindi, içmeyecektim.

Bana onu hatırlatıyordu çünkü.

Her ne kadar kendimi unutmaya şartlasam da bu şartlamakla olan bir şey değildi. Ne zaman aklıma gelse -ki hiç gitmiyordu- kalbimde hissettiğim sızıyla gözlerim doluyordu ve bir aptal olduğumu yeniden hatırlıyordum.

Sözleri hâlâ tazeydi, bakışları hâlâ tazeydi, mimikleri hâlâ tazeydi.

Bir hastalık gibiydi bu. Kanıma yerleşmiş bir parazitin her saniye vücudumu zehirlendiğine şahit olurken öylece izliyordum sanki.

Paramparça oluyordum, dağılıyordum ve hatta yavaş yavaş battığımı hissediyordum ama elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Önümde duran teneke kutusu bile bana onu hatırlatırken bu imkânsızdı.

Yeniden dolan gözlerimi buğulanan görüntüden anladığımda elimin tersiyle akacak olan yaşları engelledim ve kucağıma aldığım yastığı daha sıkı kavradım.

Bunun olmasından nefret ediyordum.

"Vah, bitti!" Diyen Lalisa'ya döndüğümde önündeki boş bira kutularına bakıyordu. Jisoo da ona katılıp cırladığında yüzümü buruşturarak elimi kaldırdım ve onları susturdum.

"Ne bitti?"

Jisoo ve Lalisa aynı anda yavru köpek bakışlarını bana çevirdiler. Kaşlarımı çatarak onları izlemeye devam ederken Jisoo tatlı bir sesle, "Biramız bitti, Rosie!" diye mırıldandı.

Gözlerimi devirerek onlara sakin bir şekilde gülümsedim. Bu tam olarak, bize bira alacak ayık tek kişi sensin mesajıydı.

"Ben alırım." Diyerek kucağımdaki yastığı kenara bırakıp doğruldum. Lalisa kocaman sırıtırken onlara arkamı dönerek salondan çıktım ve portmantoya ilerleyerek kapşonlumu üzerime geçirdim.

Bunlara güven olmazdı, ben gelene kadar sızıp kalabilirlerdi bu yüzden anahtarlarımı da yanıma almayı unutmadım.

İkişerli üçerli merdivenlerden indikten sonra kendimi ılık havaya bırakmıştım.

Bir insanın en büyük cezası, hatırlayınca canını yakan anıları olmalıydı.

Sessizce en yakın markete doğru yol aldım ve yürüdüğüm zaman dilimi boyunca hiçbir şey düşünmemek için büyük bir savaş verdim.

Marketin parlak ışıkları açıktı. Kapıyı ittirerek kenardaki market arabalarından birini önüme çektikten sonra bedenimi arabaya yaslayarak direkt olarak içeceklerin olduğu kısma doğru sürmeye başladım.

Bunu seviyordum.

Market sessizdi. Birkaç insan vardı sadece onlarda alışverişlerini tamamlayıp aldıklarını poşetliyorlardı.

Omuz silkerek önüme döndüğüm sırada arabayı bir bedenin üzerine sürdüğümü farketmemle birlikte dudaklarımdan sessiz bir küfür çıktı ama bedenimi geriye çekerken market arabasının adama çarpmasına engel olamamıştım.

|•| Leaofila |•| rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin