"Hazır mısın, Chae Young?"
Lalisa kapının arkasından bana seslendiğinde aynadan kendime bakıyordum. Bugün birlikte içecektik, Lalisa stres atmak istiyordu ve ben de ona eşlik ediyordum.
Üzerimde kırmızı satenden yapılmış kısa bir elbise vardı. Derin sırt dekoltesi ince askılardan aşağıya uzanıyordu. Göğüs kısmı V şeklindeydi ama derin değildi.
Etek kısımlarının iki yanı ince lastikle gerilmişti ve çok hoş görünüyordu.
Ayaklarımda ise bantlı, açık, elbiseyle aynı renk topuklu bir ayakkabı vardı. Saçlarımı açık bırakmıştım, gözümde hafif bir makyaj vardı ve dudaklarıma kırmızı tonlarında bir renklendirici sürmüştüm.
Siyah deri ceketimi koluma asarak içinde telefonumun, anahtarlarımın ve biraz paranın olduğu çantamı elime aldım ve, "Hazırım!" diye seslenerek odamdan çıktım. Lalisa salondaki koltukta ayakkabısını giyiyordu ve tek kelimeyle muhteşem görünüyordu.
Giydiği kısa kumaş şort uzun bacaklarını öne sermişti. Üzerinde taşlı, siyah bir büstiyer vardı ve saçlarını dalgalandırarak açık bırakmıştı. Kafasını kaldırdı ve beni dikkatle süzdükten sonra dudaklarını araladı.
"Mükemmel görünüyorsun, kızım. Jungkook görse dibine düşerdi."
Ah, Jungkook.
Neredeyse üç gündür açtığımız tüm sohbetlerde onun adı geçiyordu ve üç gündür onu hiç görmemiştim. Artık bir işimiz kalmamıştı tabii ama henüz o pisliğe ne olduğunu bilmediğimden elbette birgün arayacaktım.
Ama arayacağım kişi Jungkook mu olurdu, bilmiyordum.
"Şu konuyu kapatır mısın, Lisa?" dedim bıkkınlıkla dudaklarımı büzerek. Güldü ve ayakkabısının bandını taktıktan sonra ayağa kalktı. "Harika görünüyorsun," diye mırıldandım ceketi üzerime geçirirken.
Eliyle saçını savurdu ve, "Biliyorum," diyerek güldü. Ben de ona eşlik ettim.
Birlikte bir taksi çağırdıktan sonra Lalisa gideceğimiz mekanın adresini verdi. Burayı Lisa bulmuştu, nasıl bir yer olduğunu bilmiyordum ama lüks olduğu isminden belliydi.
Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuğun sonunda şehirden biraz uzaklaşmıştık. Taksiye parayı ödedikten sonra arabadan indim ve karşımdaki büyük, parlak tabelaya baktım.
Big Castle.
Güzel isim.
Lalisa yanıma gelerek koluma girdi ve beni arkasından sürükleyerek kapıya kadar getirdi. Korumalara kimliklerimizi gösterdikten sonra parayı ödedik ve mekana giriş yaptık.
Oldukça geniş ve ferahtı. Işıklandırma mükemmel görünüyordu. Dizaynda beyaz ve gümüş renkler ağırlıklı kullanılmıştı ve ortam harikaydı.
Arkada büyük localar, locaların çaprazında ise bar tezgahı vardı. İnsanlar sakince dans pistinde sallanıyorlardı. Hepsi iyi giyinimliydi.
"Wow," dedi Lalisa etrafı süzdükten sonra. "Tahmin ettiğimden de iyiymiş." Başımı sallayarak ona katıldığımı belirttim ve birlikte bar tezgahına yakın bir yere oturduk.
Ceketimi sandalyeye asarken Lalisa'da müziğe uyum sağlayarak sallanıyordu. "Ben kokteyl ile başlayacağım," dedi ayağa kalkarken. "Ben de," diye mırıldandım ve o giderken arkama yaslanarak etrafı süzdüm.
Ve tam o sırada gözüme biri çarptı.
Siyah boğazlı kazağı yapılı vücudunu sarmıştı. Kazağın üzerine uzun, siyah bir kaban giymişti; aynı renk asker botları ve pantolonuyla mükemmel görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|•| Leaofila |•| rosékook
FanficBir yıldız öldüğünde, arkasında milyarlarca yıl yaşadığına dair bir iz bırakır. Bu bazen bir karadelik olur; yanına hiçbir şey yaklaşmaz ve yaklaşanlar da sağ kalamaz. O gün, o gece gözleri birer karadelik olan birini tanıdım. Gözlerinde ölü bir yıl...