0.3

3.7K 354 190
                                    

Başlangıçlar hikayelerin bitişleriydi.

Kafamın içinde yaşayan şeytanlarım inlerinden çıkarak düşüncelerime zehirlerini akıtmaya başladığında uyandım.

Başım ağrıyordu.

Gözlerimi kırpıştırırken önüme gelen saçlarımı elimle geriye doğru ittim ve ağzımdaki kötü tadı gidermek için yutkundum.

Terlemiştim. Bulunduğum yer her nereyse karanlıktı ama oturur pozisyonda durduğumu kavramam pek uzun sürmedi.

Arabadaydım.

Kafamı yasladığım camdan kaldırdım ve parmaklarımı birkaç kez oynatarak şakaklarımı ovaladım.

Uyumadan önce Jungkook'la yaptığımız konuşma zihnimde canlanırken kaşlarımı çatmıştım.

Bana, uyursam beni arabada bırakacağını ve gideceğini söylemişti. Ne yani, cidden yapmış mıydı?

Gözlerimi arabada gezdirirken yalnız olmadığımı fark ettim. Sürücü koltuğu arkaya doğru yatırılmıştı ve üzerinde bir beden vardı.

İçimdeki ses, bunun Jungkook olduğu konusunda kesin konuşuyordu ki, yanılmamıştı da.

Hafifçe öne doğru eğilerek koltuğa yaklaştım ve parıldayan pürüzsüz yüzünü net bir şekilde görebildim.

Hafif aralanmış vişne rengi dudakları tapılası görünüyordu. Koyu kahve gözleri kapalıydı ve derin bir uykuda olduğu nefes alışverişlerinden anlaşılıyordu.

Alnına düşen birkaç tutam saçını çekme hakkına sahip olmak isterdim.

Acaba sevgilisi var mıydı?

Bu düşünce olması gerekenden fazla canımı sıktığında onu izlemeyi kesmem gerektiğini kendime hatırlattım ve hızla geriye doğru çekilerek sırtımı koltuğa yasladım.

Onu uyandırmalı mıydım?

Dudaklarımı ısırdığım birkaç saniyenin sonunda cebimdeki varlığını unuttuğum telefonum titreşti.

Hemen yanımda onun gibi bir varlık uyurken sağlıklı düşünmemem normaldi. Dikkatimi dağıttığı yetmiyormuş gibi bir de yüzünü bana dönmüştü.

Sessizce homurdanarak cebimdeki telefonu çıkardım ve Lalisa'dan gelen tam 53 tane mesajı gördüm.

Gözlerim şokla açılırken dudaklarımı birbirine bastırmak zorunda kalmıştım.

Ben 53 mesajı atmaya üşenirdim.

Mesajlar kısmına girerek attığı mesajlara baktım. Çoğunluğu saatin kaç olduğunun farkında olup olmadığımı ve tehlikede olduğumu düşündüğü hakkındaydı.

Hızlıca klavyeyi açtığım sırada gözüm saate takıldı ve dudaklarımdan sessiz bir inilti döküldü.

Saat gecenin 12'siydi!

Tabii, etrafın neden bu kadar sessiz olduğuna şaşmamalıydım. Etraftaki dükkanların hepsi kapalıydı ve sessiz sokakta, siyah Range Rover'ın içinde onunla yalnızdım.

Hızlıca Lalisa'ya hayatta olduğuma dair bir mesaj attım. Endişelenmemesi gerektiğini ve ona her şeyi anlatacağımı söyledikten sonra telefonumun ekranını kilitleyip cebime attım.

Gözlerini açtı.

Ani bir refleksle yaptığı şey nefesimi tutmama neden olmuştu. "Bir daha uyuyacakken haber ver de evinin adresini alayım."

Cidden mi?

Sesi sanki hiç uyumamış gibiydi ama hafif bir boğukluğun olması içimi rahatlatmıştı. Çünkü eğer uyumadıysa onu izlediğimi hissetmemesi imkânsızdı.

|•| Leaofila |•| rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin