1.6

3.6K 242 243
                                    

Ruhların intiharı, gerçek sondu.

Bedeni yaşatan şey ruhtu, belki ruhunuzu ölmeden önce de yitirebilirdiniz ama yitirdiğiniz şeyin aslında istekleriniz olduğunu anlamazdınız, ölüm yanınıza uğrayana dek.

Ruh ölürse, geriye kalanı sadece bir döküntü olurdu. İşte o zaman kişinin boğazına bir bıçak dayanırdı ve Azrail bir gün kapıyı çalana dek o bıçakla yaşardı insan.

Azrail kapıyı çalardı, bıçak nefesi keserdi.

Nefesim henüz kesilmemişti lâkin ruhumun ufak ufak koptuğunu hissediyordum benliğimden.

Sıcaktı.

Elimdeki kahve bardağını sıkıca kavrarken sabahtan beri durmadan bir şeyler anlatan Lalisa'ya bir bakış attım.

Bugün yine o enerjik günlerinden bir tanesiydi. Uyandığından beri otuz iki diş sırıtıyordu ve nedense içimden bir ses bunun sebebinin mavi saçlı çocuk olduğunu söylüyordu.

Taehyung'un onda bıraktığı etkiler inkar edilemezdi. Kaçırılma olayından sonra, Lalisa'nın kendini toparlama sürecinde hep yanında olmuştu.

Lalisa'nın yanında Taehyung gibi birinin olması, Lalisa için olan tüm endişelerimi bastırıyordu.

Birlikte alışveriş merkezinin kapısından girdikten sonra yürüyen merdivenlere doğru ilerlemeye başladığımızda etrafın kalabalığı tahmin ettiğimden daha fazlaydı.

Herkes günün güzelliğinden yararlanarak kendini dışarı atmıştı. Biz de onlardan biriydik.

Lalisa, bu sabah kahvaltıda artık bir telefon almam gerektiği hakkında uzun bir konuşma yapmıştı, ben de kabul etmiştim.

"Ve daha sonra ne oldu biliyor musun?" Derken telefonunu çantasına atıyordu. "Bana tanrıçalar kadar güzel olduğumu söyledi!"

Yürüyen merdivenlerin ilk basamağına ayağımı atarken, "Wow," diye mırıldandım. "Siz bayağı iyisiniz o zaman?"

Lalisa dişlerini dudaklarına geçirirken göz bebekleri parıldadı. Onun neşeli olduğunu görmekten mutluluk duyuyordum.

En azından yaşayabiliyordu.

"Yani, öyle gibi..."

Utangaç haline gülerek yürüyen merdivenlerden ayrıldığımda o da beni takip etti. Bugün hava güneşli ve açıktı, şaşılacak derecede ılıktı ve ben de havaya uygun olarak giyinmiştim.

Siyah tayt, uzun yarım kollu bir tişört ve spor ayakkabılar.

Harika.

Birlikte teknolojik aletlerin satıldığı mağazadan içeri girdiğimizde Lalisa beni direkt telefonların olduğu bölüme çekiştirdi.

Yaklaşık yarım saatlik bir seçme sürecinin sonunda benim için fazla özellikli bir telefonda karar kılmıştık.

Kasada gerekli işlemleri hallettikten sonra mağazadan ayrıldık.

"Yemek yemeliyiz," diyerek aklımdakini öne sürdüm, elimdeki boş kahve bardağını çöpe atarken. Canım deli gibi pizza istiyordu. Tüm menüyü yiyebilecek potansiyeli görüyordum kendimde.

Önerime karşılık Lalisa başını salladı. Lalisa yemek tekliflerimi asla geri çevirmezdi zaten.

"Pizza kusalım, Rosé!"

"Evvet!"

Gülerek yemek katına çıkmak için yürüyen merdivenlere binerken gözüme bir şey ilişti. Bir silüet, tanıdık bir yüz.

|•| Leaofila |•| rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin