"Elbisem hakkında düzgün konuşsan iyi edersin, Park Jimin."
Lalisa kıstığı gözlerini Jimin'e dikip tehlikeli bir sesle mırıldanırken ben, elimdeki salata kasesini masaya bırakıyordum. Bugün hep birlikte Tırtıl gelmeden önce bir mangal partisi yapmaya karar vermiş ve Lalisalar'ın evinde toplanmıştık. Toplanmıştık fakat Jimin, sabahtan beri ikimizle uğraşıp durduğundan hem Lalisa'nın, hem de benim içimdeki potansiyel katil anne yanımız ortaya çıkmak zorunda kalmıştı ve Jimin, bundan deli gibi korkmasına rağmen bizimle uğraşmaya devam ediyordu.
"Ama Lalisa, bunun için beni öldüremezsin! Elbisen gerçekten çirkin."
Lalisa elindeki bıçakla oturduğu yerden kalktığı anda Jimin fırlamaya hazırlanıyordu ki, Taehyung Jimin'in ensesine bir tane vurduktan sonra Lalisa'ya ilerleyerek alnına minik bir öpücük bıraktı ve onu sakinleştirdikten sonra kaldırdığı kaşlarıyla Jimin'e döndü.
"Karımla uğraşmayı kes, orman mantarı."
Ben istemsizce bir kahkaha patlatırken Jimin, bıkkın yüz ifadesiyle Taehyung'u taklit edip bir tartışmaya sebep olmuştu. Elimi ağzıma kapatırken kahkahamı durduramıyordum çünkü Jimin'i bir orman mantarı olarak düşünmek çok komiğime gidiyordu.
Derken, arkamda hissettiğim sıcaklıkla kahkahamı durdurup dönüyordum ki güçlü kollar karnıma sarıldı ve Jungkook, dudaklarını omzuma bastırdı.
Yutkundum. Ne kadar zaman geçerse geçsin, Jungkook'un üzerimdeki etkisinin asla eskimeyeceğini biliyordum. Ona öylesine hassastım ki ne zaman bana böyle dokunsa, sanki teni tenime ilk kez değiyor gibi heyecanlanıyordum.
"Bu güzel bayan," dedi burnunu boynuma sürterken. "Bana ilahi kahkahasının sebebini bahşeder mi?"
Gülümsedim. Ellerimi karnımın üzerindeki ellerinin üzerine koyup parmak uçlarımla parmak uçlarını okşarken Jungkook'un koyu kahvelerini üzerimde hissedebiliyordum.
"Rosé," dedi Jungkook, ben sadece gülümsemekle yetindiğimde. "Böyle yaparsan seni hep öpmek isterim."
Bu kez kıkırdamamı bastıramamıştım. Böyle yapması çok hoşuma gidiyordu ve onu bayıltana kadar sevesim geliyordu ama şu anda bunu yapamayacağım için sadece ona dönüp yanağına bir öpücük bırakmakla yetinmiştim.
Jungkook, gülümsedi. Omzuma düşen saçlarımı geriye iterken uzanıp dudaklarıma kaçak bir öpücük bıraktığında omzuna bir tane vurmuştum ama o kahkaha atarak kollarını bedenime dolamıştı.
"İki dakika boş bırakmaya gelmiyorsunuz," dedi Jimin bıkkın bir sesle. "Hemen bir ellemeler, sarılmalar."
Ben Jimin'e gülerken Jungkook gözlerini devirerek bedenime doladığı kollarını biraz gevşetti ama geri çekilmedi.
"Sen de git evlen, istediğin yerde elleş koklaş. Bir şey diyen mi var?"
Taehyung ve Jungkook bir beşlik çakarken Jimin'in küfür ederek mangal başına gittiğini duyabiliyordum. Cidden, bu çocuk daha niye birini bulmamıştı kendine? Jimin'in bekâr ölme hayallerinin olduğunu sanmıyordum ve bu şimdi beni düşünmeye itmişti.
"Ben şuna yardım edeyim güzelim," dedi Jungkook, dikkatimi kendine çekerek. "Sen de kendini yorma, anlaştık mı?"
Başımı salladım. Jungkook alnıma son bir öpücük bırakıp mangalın başında köftelerle savaşan Jimin'in yanına ilerlerken ben de domatesleri doğramayı bırakıp onları yemeye başlayan Lalisa'nın yanına oturmuştum.
Lalisa bir domates parçasını ağzıma bırakırken diğer eliyle burnumu sıkıp geri çekildi. Gülerken tam ona uzanıyordum ki bir anda karnıma saplanan sancıyla olduğum yerde durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|•| Leaofila |•| rosékook
Hayran KurguBir yıldız öldüğünde, arkasında milyarlarca yıl yaşadığına dair bir iz bırakır. Bu bazen bir karadelik olur; yanına hiçbir şey yaklaşmaz ve yaklaşanlar da sağ kalamaz. O gün, o gece gözleri birer karadelik olan birini tanıdım. Gözlerinde ölü bir yıl...