Bu şehrin güzelliklerinin gezmekle bitmeyeceğini biliyordum; yanılmıyormuşum. Jaebum'un beni getirdiği restoranda bunu kanıtlar nitelikteydi. Restoranın dekoru falan güzel ama asıl bahsettiğim o değil aslında. Restoranın bulunduğu yer tam bir cennet ve insanı büyüleyen en büyük etken bu zaten..
Restoran denize bakan bir yolun kenarısına kurulmuş; iki kenarı ve tavanı tamamı ile cam. Sağınıza döndüğünüzde sizi yemyeşil bir orman karşılıyor, solunuzda ise deniz.
Restoranın cam olan bölümleri sayesinde hem ormanı hem denizi rahatlıkla görebiliyor, hem de yağan yağmurun sesi içeriye doluyor. Çok otantik ve doğa ile iç içe bir ortam işte. Hayal ederken bile mükemmelken bir de içinde olduğunuzu düşünün; muazzam bir his....
"Jaebum, burası mükemmel.."
Hayranlıkla etrafı izlerken görevlinin bizi yönlendirdiği masadaki sandalyeye oturuyordum.
"Değil mi? Çok seviyorum bu mekanı.."
"Sevilmeyecek gibi değil ki? Sağıma dönüyorum yeşil cennet, soluma dönüyorum mavi cennet. Hangisine hayran kalayım, hangisine bakayım?"
Küçük bir kıkırtı geldiğinde bile manzaradan ona dönememiştim.
"Madem kararsızlığın canını sıkıyor, sen bana bak en iyisi." Beklemediğim atakla karşımda asıl manzarama baktığımda onun da bana baktığını görmüştüm.
"Sana bakmak diğer seçeneklerimden biri değil, Jaebum."
İki uca çekilebilecek bir anlamı var cümlenin ama Jaebum, suskunluğu ve yüzündeki ifadesi ile benim anlatmak istediğim anlamın çıkacağı uca çekmişti.
"Efendim, kararınızı verdiyseniz siparişinizi alayım."
Başımızda dikilip nazikçe bizi bölen görevli ile bakışlarımı ona yönelttikten sonra tekrar Jaebum'a döndüm.
"Sen seç."
"Emin misin?" Dediğinde kafamı sallayıp "bu kadar otantik bir mekanın kendine has lezzetleri de vardır eminim; senin bildiğine de eminim," dedim.
Kafasını sallayıp direkt aklındakilerle siparişimizi verirken huzurla gözlerimi kapatıp yağmur sesine odaklandım. Huzurlu, çok huzurlu. Beni buraya bırakın saatlerimi geçireyim, Tanrım.
"Seçeneklerden biri olmadığıma emin misin?" Gözlerimi açıp tekrar ona baktığımda başımızdaki görevlinin de gittiğini görmüştüm.
"Buna emin olabilirsin." Kollarımı masaya dayayıp daha yakın mesafeden ona baktığımda arka fonda yumuşak bir müzik ve cam tavana vuran yağmur sesleri ile daha çok kendimden geçiyordum.
"Cesurluğun takdire şayan.."
"Cesurluk belki..sadece isteklerim doğrultusunda hareket etmekten çekinmiyorum."
"Bu güzel çünkü birçok kişi bunu yapamıyor."
"Evet, haklısın. Ama hayat pişman olmak için kısa."
Geniş sandalyeye rahatça yayılmış beni dinliyordu.
"İçimde kalıp pişman olacağıma cesur davranırım diyorsun yani?"
"Aynen öyle.."
Rahatça yaslandığı yerden dikleşirken o da benim gibi kollarını masaya yaslayıp aramızdaki mesafe açığını da kısaltmıştı.
"İnsanı yanıltan bir karaktersin."
"Ben mi?" Kaşlarımı kaldırarak şaşkınlıkla sorduğum soruya kafasını sallayarak yanıtladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klasik Siyah & jackbeom
FanfictionKitap kokusunun hakim olduğu rafların arasında dolaşan siyah bir gölge. Ön yargılarımızı yıkmaya hazır mıyız?