Duş alıp odaya döndüğümde Jaebum'un burada olmadığını gördüm ve ona bakınmak için yatak odasından çıktım. Çok aramama gerek bile kalmadı çünkü mutfağın açık ışığından oraya gittiğimde elindeki kahve ile cam kenarına yaslanmış, açık camdan yağmuru izleyen bedeni gördüm. Yanına sessizce yaklaşıp çıplak omzuna dokunduğumda hiç korkmadı. Korkmazdı zaten. Kafasını çevirdiğinde çatık kaşlı beni gördü.
"Camdan içeri rüzgar giriyor, yeni duş aldın ve üstüne bir şey giymemişsin. Zaten yeteri kadar yağmur yedik Jaebum, hasta olacaksın."
Güldü. "Komik bir şey yok, ciddiyim."
Daha fazla güldü ve benim de daha fazla kaşlarım çatıldı. "Beni böyle düşünmen o kadar alışılmadık ve bir o kadar güzel ki." Ensemden tutup beni kendine çekti ve şakağıma öpücük kondurdu.
Onu dinlemeyip camı kapatacakken elimi kavradı. "Yağmur sesini dinlemek istiyorum."
Bilmiyorum ama saatler öncesinden farklı olarak bir hüzünlü bakıyordu. Bazen anlam veremediğim hüzün sarıyordu o çok sevdiğim gözlerini. Sorduğum zaman ise geçiştiriyordu beni. Çok fazla düşünmemeye çalıştım o an. Zamanı gelince öğrenirdim çünkü her şeyin bir zamanı var.
O yüzden bir şey demeden elini tutup salona doğru çekiştirdim ve o da bana uydu. Jaebum'un cam kenarına kitap köşesi için koyduğu koltuğa yöneldiğinde arkamda memnuniyetle inlediğini duymuştum. Yumuşak koltuğa kurulup kollarımı ona doğru açtım ve elindeki kahvesi ile bacaklarımın arasına yerleşti. Başını koynuma yatırdığında hemen yanımızda üstten açtığım camdan yağmur sesini dinliyor ve izliyorduk.
Kısa sürede kahvesini bitirip yandaki minik sehpaya koydu ve cama bakar şekilde yan döndürdü bedenini. Kalbimin üstünde başını konumlandırıp iyice koynuma gömülmüştü. Ben de yumuşak saçlarını ve kolunu okşuyordum. Karanlık odanın içerisinde, ilk gördüğüm andan itibaren karanlığı barındıran sadece sevdiklerinin yanında ışıltıları gözlerine serpiştiren adamı koynumda seviyordum. Bana siyah rengi hatırlatan, en çok kullandığı renk siyah olan bu adam aksine birçok rengi de barındırıyordu içinde. Soğuk duruyordu dışarıdan ama gezmeyi ve eğlenmeyi seven, her şey ayak uydurabilen bir insandı. Kitaplara aşık, dansa tutkulu ve yeri geldiğinde çok da romantik bir sevgiliydi.
Siyaha bürünmüş ve sert bakışlı bu adamın içindekileri görmek için ona kendini kabul ettirmek zorundaydın. O noktadan sonra sizi hayatındaki en değerlilerden biri yapıyordu. İlk zamanlar bunu arkadaşlarından da çok duymuş ve gözlemimin doğru olduğunu anlamıştım.
"Çok sevdiğim yağmuru izlerken aşık olduğum kişinin bana eşlik edeceğini hiç düşünememiştim." Burnunu göğsüme sürttü. O susunca ben söyleyecek cümlelerimi sonraya saklamak ve ona bu huzuru istediği gibi sağlamak istedim.
O gece koynuma yatırdığım adamı severek uyuttum...
*
O kadar sinirliyim ki şu an asla yapmayacağım şeyleri yapıyorum. Etrafımdaki herkesi tersleyip, Jaebum'un aramasını reddetmek gibi.
"Nasıl unutabilirsin? Bundan not alacağız farkındasın değil mi?" Karşımdaki çocuğa dayanamayıp sonunda bağırdığımda umursamaz tavırları beni daha çok çileden çıkarıyordu.
"Unuttum ne yapabilirim?"
"Kim bilir yine hangi eğlencenin derdindesin de unuttun! Elbette seks hayatın daha önemlidir!"
Sırıttı ve onun bu sırıtışına anlam veremezken bana yaklaştığında geri adımladım.
Yanağımdan bir makas alıp "ne o kıskandın mı Wang," dediğinde yüzünü dağıtma isteği içimi yemeye başladı. Zaten sinirliydim şu an bin kat artmıştı. Bu hiddetle ona yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klasik Siyah & jackbeom
FanfictionKitap kokusunun hakim olduğu rafların arasında dolaşan siyah bir gölge. Ön yargılarımızı yıkmaya hazır mıyız?