"Jackson, canım koliler geldi. Rica etsem beyefendilere yardımcı olur musun?"
Kapının önünden bana seslenen Bayan Malia'ya onaylayacı anlamda başımı sallayıp "tabi Bayan Malia," dedim. Kapıya doğru ilerleyip kolileri içeri taşıyan iki gence yardımcı olmaya başladım. Bayan Malia arka odaya bir koltuk ve birkaç aksesuar almıştı. İki genç koltuğu taşımaya koyulmuşken ben de aksesuarların olduğu kutulardan birini aldım. Bayan Malia da almıştı eline bir kutu beraber içeri ilerlemiştik.
Toparlanmış odaya ilerleyenler gözden kaybolduğunda arka cebimde telefonum çalmıştı ama ellerim dolu olduğundan tabi ki cevap veremedim. Adımlarımı hızlandırıp kitapçının ortasındaki masaya koli yerleştirirken ben yetişemeden çağrısını biten telefonumu arka cebimden aldım.
Arayan Jaebummuş. Arka tarafa diğer koliyi taşımak için ilerleyen Bayan Malia ile sonra aramaya karar verip hızlıca masadan alıp bende arka tarafa ilerledim. Koltuğun konunlandırılması, silinmesi, aksesuarların yerleştirilmesi ve birkaç tane gelen müşteri ilgileneyim derken ben, çağrıya dönmediğimi kitapçıya gelen Jaebum ile hatırlamıştım.
Kapıdan girdiği anda telaşla ona adımladım. Bugün o kadar iş vardı ki alnımdaki ter soğumamıştı bile..
"Jaebum, çok özür dilerim, çağrına dönmeyi unuttum. Çok yoğunduk bugün.."
Gözleri ile yüzümü tarayıp omuz silkti.
"Önemli değil ama, bir şey oldu mu diye endişelendim sadece.."
Ona yaklaşıp ellerimi omuzlarına koymuş ve parmak uçlarımda yükselerek yanağına minik bir öpücük bırakmıştım.
"Sadece çok yorgunum," deyip geri çekilirken o da diğer yanağımı öpmüştü.
"Yanakların kızarmış." O yakışıklı yüzünü sırıtışı kaplarken ben de onunla güldüm.
"Bugün baya efor harcadığımı söyleyebilirim sanırım."
"Görebiliyorum."
Birbirimizle bakışırken kitapçaya giren kadınla bakışmamızı kestim. Bize doğru gülümseyerek gelen kişi ile ben de gülümsediğimde Jaebum da arkasını dönmüştü.
"Bakıyorum da söylediklerim dinlenilmiyor Mia Hanım?" Şaşkınlıkla onlara bakarken karşımdaki Jaebum dan çok az daha kısa olan kız karşıma geçmiş kocaman gülümseyerek bana bakmaya devam etmişti. Jaebum'un da yönü tekrar bana doğru dönerken ben olayları anlamaya çalışarak ikisine bakıyordum. Elimde olmadan kaşlarım çatık bir şekilde.
Gülüşünü hiç bozmayan kız "demek abimin sıkıcı hayatına renk veren kişi sensin," demişti. Sinirle gözüme perde mi indi bilmiyorum ama, şimdi şimdi ikisi arasında fark ettiğim benzerliğe bakakalırken o devam etti. Sinirli olmamın nedenini boşverin.
"Mia ben, kız kardeşiyim," deyip yanında duran Jaebum'u kafası ile işaret ettiğinde daha fazla beklemeden bana uzatılan eli sıktım.
"Jackson ben de."
"Ohh, sonunda adını öğrenebildim."
Jaebum olaya el atmak istemiş olmalı ki kardeşinin omzuna doladığı kolu ile onu kendine çekip susturmuştu.
"Yeter bu kadar ufaklık."
"Ama.."
"Bari burada abini dinle."
Karşımda surat asan kıza daha fazla dayanamayıp sesli bir şekilde gülerken iki kardeşin şaşkın bakışlarına maruz kalıyordum.
"Üzgünüm, ama çok tatlısınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klasik Siyah & jackbeom
FanfictionKitap kokusunun hakim olduğu rafların arasında dolaşan siyah bir gölge. Ön yargılarımızı yıkmaya hazır mıyız?