Ne kadar sinirli olduğuma dair mesajı ona attığımda sinirden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Anlam veremiyorum, neler oluyor onu bile bilmiyorum ki. Neyi anlamam gerektiğini bile bilmeden sadece endişeleniyorum ve beni endişelendirdiği için ona kızıyorum.
Kulağımdaki telefondan duyduğum hep aynı cümle.
"Aradığınız numaraya şu an ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz."
Önümdeki masaya telefonumu fırlatırken içimdeki ağlama dürtüsünü bastırmaya çalışarak kafamı ellerimin arasına aldım. Ellerim ile başımı iki yandan sıkarken bu lanet baş ağrısının geçmesini diliyor, bir yandan da yüreğime su serpilsin istiyordum. Orada ne kadar süre o şekilde kaldım bilmiyorum.
"Jackson?"
O naif ses tonunu duyduğumda derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştı. Yavaşça kafamı kaldırıp karşımda endişeli gözlerle bana bakan yeşil gözlere çaresizlikle baktım.
"Neyin var canım?"
Boğazım düğümleğinde konuşursam ağlayacağımı biliyordum. Ağlamak istemiyordum, bunu kendime yapmak istemiyorum.
Bu yüzden omuz silktim. O da anlamış gibi dudaklarını birbirine bastırıp masanın etrafında dolanıp yanıma geldi. Tek eli omzumu kavradığında kafamı yukarı kaldırıp ona baktım.
"Ağlaman sorun değil; bu kadar kasma kendini."
Yutkunup boğazımdaki düğümü çözmeye çalışırken "ağlamak istemiyorum," diye fısıltı şeklinde konuştum.
Şu an susmak istiyordum. Şu an sadece tek bir kişi ile konuşmak istiyordum.
"Özür dilerim." Bu halimi işime yansıttığım için diledim. Bayan Malia'nın samimi tavırlarına güvenip, iş ortamında olduğumu unutmuş ve disiplini salmıştım.
"Ben senin sadece patronun değilim Jackson. Seni saatlerce muhabbet edeceğim arkadaş, bazı durumlarda sımsıkı sarılıp korumak istediğim küçük kardeşim olarak görüyorum. Umarım senin içindir öyledir canım."
Kafamı salladım minnetle ve başımı eğdim.
"Şu an sessizliğe ihtiyacın var. O zaman bu sessizliği seninle paylaşacağım."
Yanımdaki sandalyeye oturup önümdeki listeleri aldı ve benim yapmam gerekeni o yapmaya başladı. Kafamı sola çevirip kirpiğimin dibinde biriken yaşı sildim.
Diğer listeyi de ben elime alıp kontrol ederken madem ulaşılmasını istemiyor o zaman ben de ona istediğini veririm, diye düşünüyordum.
Saatlerce orada işlerimi hallederken arada ayağa kalkıp rafları kontrol edip liste başına geri dönüyorduk. En sonunda suskunluğa son vermek için elimdeki iki kupa kahve ile yaklaşıp masaya bıraktım. Önüne konulan kupa ile kafası listeden kalkan Bayan Malia'ya "sevgilime ulaşamıyorum," dedim.
Masadaki kupayı kavrayıp sandalyesini ayakları ile bana döndürüp arkasına yaslanmış ve kupayı bu sefer iki eli ile kavrayıp 'devam et' der gibi kafasını sallamıştı.
Oturdum karşısına başladım dökülmeye.
"Dün gündüz 'beni merak etme bir süre yokum' diye mesaj attı bana."
Kaşları çatıldı ama susmaya devam etti; bitirmemi bekledi.
"O galiba bir mesaj ile onu merak etmeyeceğimi düşünmüş, ama tabi durum öyle olmadı."
"Yanlış." Kafamı salladım.
"Onu merak ederek delirirken bir yandan da bu kadar bencilce düşündüğü için, ilişkimizi bu kadar önemsiz kıldığı için sinirleniyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klasik Siyah & jackbeom
FanficKitap kokusunun hakim olduğu rafların arasında dolaşan siyah bir gölge. Ön yargılarımızı yıkmaya hazır mıyız?