KuzguniGiriş
Waldorf Hanedanı ve Gelişi
Cãstelion, üç mevsim ılık yağmurlarla ıslanan, bereketli topraklara sahip, insanların refah içinde yaşadığı huzurlu bir ülkeydi. Kurucuları ve ataları Onheil hanedanıydı. Yüzyıllar boyunca tebaalarının başında, ülkelerini adalet ve disiplinle yönetmişlerdi. Tahtta bir Onheil olduğu müddetçe, insanlar güvende ve huzurluydu.
Fakat bu durum her zaman böyle devam etmemişti. İnsanların kendini yeşil çayırlara bıraktığı, güneşli bir bahar günü ülkenin kuzeyinde kulakları sağır eden büyük bir gürültü kopmuştu. Bereketli toprak şiddetle sallanmış, yer kubbe kırılıp yarıklara bölünmüştü. Eteklerinde köylerin olduğu Kuzey Dağı ateş püskürmeye başlamıştı. Alevler ülkenin kuzeyini sarmış, Nordheim isimli uç şehrini adeta yok etmişti. Gür ormanlar ve verimli topraklarla kutsanmış bölgeden geriye çoraklık kalmıştı.
İnsanların Büyük Felaket (Catástrofe ) ismini verdikleri bu afet sadece kuzeyi değil, tüm diyarı ve civar ülkeleri etkilemişti. Büyük, kara bir duman aylarca gökyüzünden kalkmamış, güneş kendini göstermemişti. Döküldüğü yeri siyaha boyayan isli yağmurlar ülke boyunca yağmıştı. Mahsuller ziyan olmuş, hastalıklar baş göstermişti. Refah ve zenginliğin ülkesi Cãstelion adeta dizlerinin üzerine çökmüştü.
Yaşanan bu olayın yaralarını sarmak uzun yıllar almıştı. Güneş sonunda yüzünü göstermiş, bereketli yağmurlar geri dönmüştü. Topraktan mahsuller tekrar fışkırmaya başlamıştı. İnsanlar, yaşanan felaketi tanrıların gazabı olarak görmüş, tapınaklara adaklarını sunmuşlardı. Terk edilen kuzey bölgesine geri dönülmüştü. Fakat artık lanetli olarak anılan, hayalet şehir Nordheim'a gitmeye kimse cesaret edemiyordu. Yayılan korku o kadar fazlaydı ki, insanlar lanetli şehrin havasını soluyanın öleceğine inanıyorlardı.
Bu durum, 39 yıl böyle devam etmişti. Cãstelion ülkesinde yaşayan hiç kimse Nordheim'a ayak basmazken, ülkelerinden sürgün edilen Waldorf ailesi sahip oldukları her şeyi yükledikleri kadırgaları ile terk edilmiş bu hayalet şehrin kıyısına vardıklarında, onları karanlık bir harabe yığını bekliyordu.
Arkalarında kanlı bir savaş ve soylarını kurutacak bir kıyım bırakmış olan Waldorflar, gidecek başka yerleri olmadığı biliyorlardı. Hiç kimsenin istemediği, lanetli görülen Nordheim şehrine yerleşmiş, birkaç ay sonrasında ise ellerindeki son değerli eşyaları hediye etmek amacı ile yanlarına alıp Cãstelion kralı II. Lonas'ın karşısına çıkmışlardı. Ülkelerinde baş gösteren kargaşadan kaçtıklarını anlatıp, kimsenin sahiplenmediği toprakları Nordheim'a yerleşmek istediklerini iletmişlerdi. Karşılığında ise yüklü bir vergi ödemeyi kabul ediyorlardı. Kral danışmanları Nordheim'ın lanetini ve topraklarının kuraklığını anlatsalar dahi aile şehre yerleşmekte ısrar etmişti. Bu lanetli şehrin onlara yuva olabileceğine inançları tamdı.
Yürütülen görüşme ve müzakerelerin sonucunda Kral II. Lonas Nordheim'ın harabe halinde ve ıssız kalması yerine Waldorf hanesinin yerleşmesine izin vermişti. Karşılığında diz çöküp krala bağlılık yemini etmişler ve ülkede hiçbir dükalığın ödemediği kadar yüklü bir vergiye bağlanmışlardı.
Waldorflar Nordheim'a yerleştiklerinde, lanetli saydıkları şehre ayak basmayan Cãstelion halkının bilmediği bir sırrı keşfetmişlerdi. Kuzey Dağı'nın patlaması toprağı tarıma verimsiz kılsa da madeni açıdan büyük bir zenginlik bırakmıştı. Aile, zaman içinde bu madenleri çıkarıp işlemiş, hayalet şehir Nordheim'dan gıpta edilen liman incisi Duviel'i yaratmışlardı.
Waldorf hanesi yerleştikleri ilk yıllarda yumuşak başlılık gösterip Cãstelion'a ayak uydursalar da, zaman içinde ellerine geçen zenginlikle birlikte serpilip cesaretlenmiş, kabul görmek adına sakladıkları gerçek yüzlerini ortaya çıkarmışlardı. Kendilerinin adeta yeniden yarattıkları Nordheim'ın adını Duviel olarak değiştirmişlerdi. Başlangıçta bu durumu kimse kabullenmese dahi, zamanla tüm krallıkta şehir Duviel olarak anılmaya başlamıştı.
Henéc isimli kuzey ülkesinden sürgün edilen Waldorflar Cãstelion'a yerleştiklerinde dini inançlarını gizli tutmuşlardı. Ülkenin üç tanrı inancına saygı gösterip kendi inançlarını belli etmemişlerdi. Fakat zaman içinde, şehirleri Duviel'de inandıkları tanrı Skurk'a adaklar adamaya başlamışlardı. Bu dahi ülke insanlarını rahatsız etmeye yetmişken, gözlerine mil çekilmiş siyah cübbeli din adamları büyücü olarak görülmüştü. Cãstelion boyunca büyücü olarak görülen Waldorf ailesinin şeytana taptığı dedikodusu yayılmıştı.
Kuzeye yerleşmelerinin üzerinden yıllar geçse dahi Waldorflar ülkede kabul görmemişlerdi. Ele geçirdikleri zenginlik ve kaybettikleri tevazu kraliyet ailesini de rahatsız ettiğinde ortaya büyük bir savaş çıkmıştı; Waldorf hanesi tekrar sürgünün eşiğine gelmişti. Kuzeyin diğer iki dükalığını yanına almalarıyla neredeyse tüm krallıkla kıran kırana bir çatışmaya girmişlerdi. Paralı asker ve satın aldıkları mühimmatlar, ayrıca ülkenin diğer dükalıklarına verdikleri rüşvetlerle iki yıl süren savaşın sonunda kraliyet dize gelmişti. Waldorf ailesini Duviel' den çıkarmanın mümkün olmadığını gördüklerinde, geri çekilseler dahi, anlaşma onlara ağıra mal olmuştu. Sınır Savaşı olarak adlandırılan muharebelerin sonunda, Duviel'in kontrolü tamamen Waldorflar'ın eline geçmişti. O güne kadar görülmemiş yüksel duvarlar örüp şehre giriş çıkışları yasaklamışlardı. Duviel Cãstelion'dan ayrılmış, özerkliğini ilan etmişti. Şehrin giriş-çıkışları kısıtlanmıştı, tüm siyasi ve ekonomik idare Waldorf ailesine devredilmişti. Kraliyet ile bağları ödedikleri vergi ile kısıtlanmıştı. Kimse dillendirmek istemese dahi Duviel, Cãstelion içerisinde ayrı bir krallığa dönüşmüştü.
Duviel'in özerk ilan edilmesinden yıllar sonra, son Onheil kralı IV. Loras herhangi varis vermeden öldüğünde, tüm Cãstelion'u içine alan büyük bir taht savaşı başlamıştı. Hak iddia edenler Waldorf, Dúpont ve Bachén haneleriydi. Kıran kırana geçen ve neredeyse 4 yıl süren kanlı savaşların sonunda ilk Waldorf kralı olarak Adon Waldorf tahta geçmişti. Tacını giyip hükmünü ilan ettikten sonra ilk iş oğlu Prens Hagen'ı karşılıklı mücadeleye girdiği Harvey Dúpont'un kızı ile nişanlamıştı. Herkesi şaşırtan bu hamleyi diyarda barışın sağlanması için gerekli görmüştü. Savaşta karşısında duran haneleri tazminat ödemeleri karşılığında affedip bağışlamıştı. Kuzey İhlali adı verilen savaşların sonunda, Waldorf hanedanı ülkede mutlak barış ve otoriteyi sağlayarak hükmünü ilan etmişti. Kral I. Adon tahta çıktıktan dört yıl sonra hastalanıp başkent Calabar'daki kraliyet sarayı Beyazkaya'da hayatını kaybetmişti. Ardından oğlu Prens Hagen tahtı devralmış, annesi Brenna ve kız kardeşi Alita'yı yanı başına alarak Waldorf hükmünü sürdürmeye devam etmişti.
Not ; Görseldeki resim Duviel'in akşam görünüşü ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzguni
Ficción históricaPrenses Alita Waldorf, Kral Hagen'ın hayatta kalan tek kardeşidir. Toplumun ondan beklentisinin aksine, hayır işleri ilgilenip çocuk doğurmak yerine siyasetin içinde olan prenses yirmi beş yaşına geldiğinde ağabeyi Kral Hagen onu uygun bir soylu ile...