⚜️Bölüm 23 - "Gölge"⚜️

652 53 55
                                    

"Cave ne cadas."

⚜️ ⚜️ ⚜️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

⚜️ ⚜️ ⚜️

Beş Sene Önce – Kuzgun Tepe Şatosu / Duviel

"Bana geç kalacağım için söyleniyordunuz. Prenses Alita hazretleri nerede ?"

     Ruyka, yanında kuzeni Igor ile birlikte, Kuzgun Tepe'nin büyük davet salonun bir köşesinde brendi içerek kıkırdıyorken Ivar birden belirerek aralarına girmişti. O akşam, Waldorf ailesinin Cãstelion'a gelişi şerefine ihtişamlı bir davet veriliyordu. Ülkenin dört bir yanından saygıdeğer konuklar aylar öncesinden, bizzat kral tarafından mühürlenmiş davetiyeler ile bu büyük kutlamaya davet edilmişlerdi. Ruyka, her kış düzenlenen bu davetlere çocukluğundan beri annesi Astrid ile birlikte geliyordu. Duviel, onun için her zaman gizemli ve ürkütücü bir şehirdi fakat yılın bu zamanı neredeyse her yeri saran süslemeler, kapılardan taşan müzik, fıçılarla taşınan brendi ve kutlamalarla karşı konulamaz bir cazibeye bürünüyordu. Waldorflar kraliyeti ele geçirdikten sonra bu kutlamalar daha kapsamlı bir hal almıştı. Artık davetliler Karaburun soylularından ibaret değildi, tüm ülkeden insanlar davet edildikleri Kuzgun Tepe'de, isteyerek ya da istemeyerek, Waldorf ailesinin ülkeye ayak basmasını kutluyorlardı.

"Hagen ile dans ediyor, anlaşılan bu akşam hepimizin ayaklarına işkence edecek."

     Alayla söylenen Igor çenesi ile ileriyi gösterdiğinde Ruyka başını kaldırıp salonun ortasında dans eden çiftlerin arasında olan iki kardeşi görmüştü. Alita'nın üzerinde buz mavisi, taşlarla süslenmiş, belinden eteğine doğru genişlese dahi vücut hatlarını belli eden gösterişli bir elbise vardı. Ne yakası ne de kolları açık değildi, siyah saçlarını çoğu zamanın aksine ensesinin üzerinde topuz yaptırmıştı. Başında pek iri olmasalar dahi ışığı göz kamaştıran elmaslarla süslenmiş, zarif bir taç taşıyordu. Hagen ise baştan aşağı simsiyah giyinmişti, omuzundan göğsüne inen, siyah kemerine geçirilmiş kan kırmızı bir kuşak taşıyordu. Ailesinin renklerine bürünmüş diye düşünmüştü Ruyka. Kuzgun işlemeleri kırmızı-siyah flamalar insanlara nerede olduklarını hatırlatmak istercesine her bir sütuna asılmıştı.

     Ruyka, o gün vakit öğleyi geçmişken davet için hazırlanmaya başlamıştı. Şatonun hizmetçileri yıkanmasına yardım etmişlerdi. Dalgalı saçlarını tarayıp kurutmuşken, Walut'tan getirdiği sandıklardan kadifeden dikilen kahverengi elbisesini çıkartmıştı. Kendi kendine hangi küpesini takması gerektiğini düşünüyorken, Alita ziyaretine gelmişti. Onun aksine, kuzeni ne giyeceğini ayakkabılarından tacına kadar günler öncesinde özenle hazırlamıştı. Akşam için seçtiği kahverengi elbiseyi gördüğünde şiddetle karşı çıkmış, sandığındaki diğer elbiseleri de gösterişsiz bulmuştu. İtiraz etmesi için herhangi bir şans bırakmadan onu adeta kendi dairesine sürüklemişti. Ruyka, bir köşede asılı duran elbisesini gördüğü an bayılmıştı. Rengi mavinin en berrak tonuydu, üzerindeki taşlar küçük su damlalarını andırıyorlardı. İçinden prensese yakışır bir elbise diye geçirmişti. Alita, ona ait, başkente ait olduğu belli olan birçok elbiseyi önüne yığarak hangisini daha çok beğendiğini sormuş, kararsızlığı fark ettiğinde ise aralarından omuzları açık olan, parlak, gri ipliklerle işlemesi yapılmış olanı onun için seçmişti. Alita ondan iki üç parmak daha uzundu, bedeninin de kıvrımlı olduğu söylenemezdi. Fakat Ruyka elbiseyi hizmetçilerin yardımı ile üzerine giydiğinde beklediğinden çok daha iyi durmuştu. En başta pek hevesli olmasa bile, o akşam için beyaz elbiseyi kuzeninden ödünç almıştı.

KuzguniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin