"Ad impossibilia nemo tenetur."
⚜️⚜️⚜️
"Majesteleri, Lord Mascarián görüşmesi gereken acil bir konu olduğunu ilettiler. Kabul edilmeyi bekliyorlar."
Alita ile paylaştığı dairede, yataklarının önündeki divanda oturan Alois, karısına hizmet eden muhafızların başı olan Bergnan'ın söyledikleri ile bir anda çileden çıkmıştı. Geçirdikleri gece onu hiç olmadığı kadar germişken, artık hiçbir şeye tahammülü kalmamıştı. Oturduğu yerden kalkarak zırhlı adama doğru yürüdü. Konuşurken sesi yükselmişti, hiç yapmadığı bir şekilde azarlayarak çıkışıyordu.
"Size prenses hazretlerinin bugün rahatsız edilmeyeceği söylenmedi mi? Hala ne diye içeri girip saçma sapan şeyleri anlatıyorsun ?"
"Fakat efendim-"
"Çık dışarı! Bir daha da çağırılmadıkça içeri girme !"
Bergnan geri çekilip başını eğmişti, bakışları odadaki aynanın önünde ayakta dikilen Alita'yı bulsa dahi herhangi bir karşılık alamadığında Alois'in dediklerine uyarak dışarı çıkmıştı.
Muhafızın dışarı çıkmasının ardından Alois tekrar divana geçip oturmak yerine karısına yönelmişti. Yanan şöminenin sağında kalan boy aynasının önünde duran Alita kollarını iki yana uzatmış, siyah elbisesinin bileklerinden dirseklerine kadar uzanan düğmelerini Rinda ve Rita'ya ilikletiyordu.
Alois, bir müddet hiçbir şey söylemeden onu izlemeyi tercih etmişti. Birlikte geçirdikleri zaman, ona karısı hakkında dersler verse de Alois her seferinde şaşkınlığa düşmekten kendini alıkoyamıyordu. O an karşısında dikilen Alita ile gece yarısı ölüm döşeğine düşüp can çekişen kadının tek benzerlikleri solgun yüzlerinden ibaretti. Alois tüm gece Alita'nın ölebileceği düşüncesiyle adeta tükenmişti. Karısı yere yığılmış, onu boğan kanı kusarken can çekişircesine kıvranmış, kısa bir an sonra ise kollarının arasında kendinden geçmişti. Aradan asır geçse dahi o halini, hırıltılı sesiyle ölmek istemiyorum deyişini unutabileceğini sanmıyordu. Alita ise onun aksine her şeyi unutmuş gibiydi. Yüzü şöminenin dibinde biriken küller kadar geçkindi, altı kararan gözlerinin can alan ışığı yok olmuştu, Alois'i sarhoşa çeviren dudakları yüzünde seçilemeyecek kadar rengini kaybetmişti. Tüm bunlar, ölümün eşiğinden döndüğünün emareleri iken, Alita adeta hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.
Tüm olanlar asabını bozmuşken, Alita'nın bu hali Alois'i tamamen çileden çıkarıyordu. Gün doğumuyla birlikte kendine gelen kadın, hekimlerin hazırladığı acı şurubu içerken yeğeninin öldüğü haberini almıştı. Alois, karısının kardeşi Hagen'ı kaybettiğinde yana yakıla yas tuttuğuna şahitlik etmemişti. Bu yüzden, hasta doğan bir bebeğin ölümünün onu yıkmayacağını biliyordu. Fakat içine düştüğü bu tepkisizlik onun için kabul edilebilir bir durum değildi. Alita ne kendisinin ölebilecek olmasına ne de yeğeninin ölümüne aldırış etmiyordu. Hekimlerden aldığı şurupları içmiş, mükellef bir kahvaltı yaptıktan sonra hizmetçileri ile yıkanıp hazırlanmaya koyulmuştu. Alois onu kaybedebileceği fikri ile adeta aklını oynatmışken Alita sıradan bir gün yaşıyormuşçasına sakindi, rutinini dahi bozmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzguni
أدب تاريخيPrenses Alita Waldorf, Kral Hagen'ın hayatta kalan tek kardeşidir. Toplumun ondan beklentisinin aksine, hayır işleri ilgilenip çocuk doğurmak yerine siyasetin içinde olan prenses yirmi beş yaşına geldiğinde ağabeyi Kral Hagen onu uygun bir soylu ile...