"Amantes sunt amentes."⚜️⚜️⚜️
4 Sene Önce – Duviel
Baharın ikinci ayıydı. Lauron Amadeus, Kuzgun Tepe'nin doğusunda kalan gizli koyda, elinde tuttuğu uzun pelerin ile yağmurun altında bekliyordu. Şafak kızıla boyanmış, güneş usulca kendini göstermişti. Başını kaldırıp elini siper ederek yağmurun döküldüğü gökyüzüne baktı. Üzerlerinde dolaşan kara bulutların arkası gözükmüyordu. Liman İncisi Duviel, yağmurun ardından nispeten güneşli bir güne uyanmaya hazırdı.
Gözlerini kısarak siyah kumları olan sahilde usul usul ilerledi. Suyun üzerinde sırt üstü duran Alita'yı seçebiliyordu. Mavi gözleri kapalıydı, kollarını ise iki yana doğru germişti. Lauron, sıklıkla olduğu gibi onu hayranlıkla izliyordu. Bunun sebebi, yakalarında dantel süsleri olan, su ile birlikte şeffaflaşmış beyaz içliği değildi. Alita'nın sabah rutinine alışkındı, onu daha önceleri de çıplak görmüştü. Hayranlığı, çelikten dövülmüşçesine güçlü olan iradesine karşıydı. O, üzerinde başlığı olan kalın pelerinini giymesine rağmen yağan yağmur ve esen rüzgârla birlikte ürpermişti. Alita ise, ince içliği ile birlikte gözlerini kapatmış, soğuk denizde sırt üstü uzanıyordu. Yüzünde, rahatsız olduğunu gösteren en ufak bir mimik dahi yoktu.
Sekiz yıl önce, Tabassa'dan kralın şehri Duviel'e böyle yağmurlu bir bahar gününde gelmişti. Her şey o zamanlar sadece Karaburun Dükü olan Adon Waldorf'un ona mührünü taşıyan bir mektup yollaması ile başlamıştı. Methini duyduğunu söyleyen yazısında kibar sözlerini ardı ardına sıralamış, sonrasında ise kızı Alita'nın eğitimini üstlenmesi için onu Duviel'e davet etmişti. Emeğinin karşılığını alacağını ise ayrıca belirtiyordu.
Lauron, ilk anda bu fikre sıcak bakmamıştı. Hâlihazırda Tabassa Dükü Otto Reiner'ın çocuklarına hocalık yapıyordu, her şeyi bir anda bırakabileceği bir pozisyonda değildi. Tüm ülkeyi dolaştıktan sonra, memleketi olan Tabassa'da düzenini kurmanın onun için en iyisi olacağını düşünüyordu. Fakat ülkenin en zengin adamını reddetmek, sandığı kadar kolay olmamıştı. Eline geçen mektuptan Dük Reiner'a bahsettiğinde, adam bir an düşünmeden onu görevinden azletmişti. Lauron, Adon Waldorf'tan bu kadar korkmayı kendine yakıştırabilirdi, şahsını önemli biri olarak görmüyordu. Fakat Tabassa Dükünün ona hususi iletilmemiş bir istek karşısında böylesine çekinmesine şaşırmıştı. Özür dileyerek kalmak istediğini söylediğinde, aldığı karşılık hayırdan çok bir öğüt gibiydi.
Lord Amadeus, elinizde o mektup olduğu sürece Duviel'den başka bir yerde çalışabileceğinizi sanmıyorum.
Lauron, yirmi altı yaşında genç bir delikanlı iken bu sözlerin derinliğini anlamamıştı. Başka seçeneği olmadığını düşünerek, ailesi ve sevdikleri ile vedalaşıp yola çıktığında ne ile karşılaşacağını bilmiyordu. Duviel'e geldiğinde, daha önce sadece tasvirlerini okuduğu şehir onu büyülemişti. Birçok bina volkan kayasından inşa edilmişti; karanlık ve parlaktı. Sandalların gezdiği dar sokaklar, yollara döşenmiş parke taşları, her bir köşeden gözüken fenerlerdeki turuncu ışıklar; şehrin tüm özellikleri büyüleyici bir ayrıntıya sahipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzguni
Historical FictionPrenses Alita Waldorf, Kral Hagen'ın hayatta kalan tek kardeşidir. Toplumun ondan beklentisinin aksine, hayır işleri ilgilenip çocuk doğurmak yerine siyasetin içinde olan prenses yirmi beş yaşına geldiğinde ağabeyi Kral Hagen onu uygun bir soylu ile...