"Veritas odium parit."
⚜️ ⚜️ ⚜️
4 Sene Önce – Duviel
Lauron, Kral Adon, bir Skurk rahibi ve Alita ile birlikte öğrencisinin odasındaydı. Vakit henüz öğlen olmamıştı, gökyüzü sıklıkla olduğu gibi bulutluydu. Yağan yağmur rüzgârın uğultusu ile birlikte odayı doldururken şöminede yanan ateşin çıtırtısı cama çarpan damla seslerine eşlik ediyordu. Başka bir gün olsa, Lauron bu sessiz ortamı oldukça huzur verici bulabilirdi. Fakat o an, içinde bulundukları durum onu hem heyecanlandırıyor hem de geriyordu.
Alita, iki gün önce koyda bir görüye sahip olmuştu. Kendini karlar altındaki bir ülkede, gümüş bir tahtta otururken görmüştü. Bunu heyecanla ona anlatmış, ailelerini eve götürecek kuzgunun o olduğunu söylemişti. Bu kehaneti daha önce Alita'dan duymuştu. Waldorflar, yüz on beş yıl önce tahtı uğruna savaşa girdikleri ülkeleri Hénec'te büyük bir kıyıma uğramış, daha sonrasında ise ellerinden neredeyse sahip oldukları her şey alınarak sürgün edilmişlerdi. Sağ kalan son Waldorflar, kaçırabildikleri birkaç kıymetli eşyaları ile birlikte küçük kadırgalarında soğuk denizi geçerken, aralarında tıpkı Alita gibi büyü yeteneğine sahip olan Isla bir görüye sahip olmuştu. Soylarının karanlığın tanrısı olan Skurk'tan geldiği söylenen Waldorflar, efendilerinin onları hiçbir koşulda yalnız bırakmadığına inanıyorlardı. Isla'ya bahşedilen bu görünün Skurk'un onlara uzanan eli olarak kabul etmişlerdi. Kadırgalarını onun tarif ettiği rotaya çevirdiklerinde, kendilerini ilk ismi Nordheim olan Duviel'de bulmuşlardı. Terk edilmiş, harabe şehir onların yeni evi olmuştu. Isla'nın sözleri ise aileye umut vermiş, nesilden nesile aktarılmıştı.
Ailemiz vaat edilen topraklarda kök salıp filizlenecek. Altına, güce ve tahta sahip olacağız. Zamanı geldiğinde, aramızdan bir kuzgun yükselip bizi tekrar evimize götürecek.
Tıpkı Isla'nın kehanetinde olduğu gibi Waldorflar altına ve güce sahip olmuşlardı. Kral Adon ile birlikte sığındıkları ülkenin tahtını ele geçirmişlerdi. Kendi içlerinde, kehanetteki kuzgunun ölen Magnus olduğuna inanmışlardı. Lauron neden böyle düşündüklerini anlayabiliyordu. Magnus, ihtiyaç duyulan bir kahramandaki bütün özelliklere sahipti. Annesine acı çektirmeden, gülerek doğması onun seçilmiş olduğuna dair çıkarımları arttırmıştı. Ailenin uzun zamandır beklenen altın çocuğu iken, ölümü büyük bir yıkım olmuştu.
Bu yüzden, sahip olduğu görü Alita için oldukça kıymetliydi. Koydan çıktığı andan itibaren heyecanı hiç dinmemişti. Birlikte şatoya döndüklerinde, üzerini değiştirip bir an dahi babasının huzuruna çıkmıştı. Sahip olduğu görüyü sevinçle anlattığında, Kral Adon'dan beklediği tepkiyi aldığı söylenemezdi. Duydukları onu mutlu etmiş gibi durmuyordu, bilakis şaşırmış ve şüpheye düşmüştü. Alita'ya tam üç kez ne gördüğünü ayrıntılı bir şekilde anlattırmış, sonrasında ise bunun herhangi bir kesin duruma işaret etmediğini söyleyerek odasına gitmesini emretmişti. Bu Alita'yı oldukça kırmıştı. Var oluşlarından itibaren Waldorf kanında büyü olduğu kabul ediliyordu. Nesiller boyu değişmeyen fiziksel özellikleri, soğuk auraları bunun en büyük kanıtıydı. Sık görülmese dahi, aralarından büyü gücüne hükmedenler yetişmişti. Her biri bulunduğu zaman içerisinde saygı görürken, Alita onlardan biri olup neden böyle bir tavıra maruz kaldığını anlamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzguni
Historical FictionPrenses Alita Waldorf, Kral Hagen'ın hayatta kalan tek kardeşidir. Toplumun ondan beklentisinin aksine, hayır işleri ilgilenip çocuk doğurmak yerine siyasetin içinde olan prenses yirmi beş yaşına geldiğinde ağabeyi Kral Hagen onu uygun bir soylu ile...