2. Bölüm

506 50 184
                                    


Sabah kalkıp okul için hazırlandım. Saçımı düzleştirip at kuyruğu olarak tepeden bağladım ve sonunda hazırdım.

Kapıyı hafifçe aralayıp etrafa bir tuzak olup olmadığına bakmak için kafamı hafifçe dışarı uzattım.

Anlaşılan bir şeyler yoktu.

Kapıyı ardına kadar açıp odadan çıktım ve Türker'in kapısını tıklattım. Ses gelmeyince içeri daldım ve hala uyuyan bir ayı gördüm.

"Sen hala uyuyor musun?! Devamsızlığın ensene geldi hala uyuyorsun!" Bir şeyler mırıldanarak sırtını bana döndüğünde örtüyü üzerinden hızla çektim ve yastığı da aynı şekilde başının altından aldım.

"Oooof!" Mızmızlanarak doğruldu ve benimle aynı renge sahip şişmiş bal gözlerini bana çevirdi. "Senin işin gücün yok mu?! Hadi git de abin uyusun." diyip geri yattı.

İyi o zaman. Kendi bilirdi. "Tamam, peki." Ona görüşürüz diyip merdivenlerden ikişer adım aşağı indim.

Telefonumu montumun cebinden alıp gelen mesajlara bakacağım sırada, Türker hızla aşağı koştu. Bana hafif omzunu çarpıp geçerken üzerindeki gömleyin ne anlama geldiğini biliyordum.

Hızla eline kapı kenarındaki çantasını alıp dışarı çıkacağı sırada ayakkabılarını giymediğini fark etmiş olacak ki kapıyı tam kapatacağı sırada ayağı kaydı ve yere kapaklandı.

Ben ellerimi suçlu gibi kaldırmış ona bakarken o sürünerek ayakkabılarına gitti ve hızla ayağına geçirip evden koşarak çıktı.

Arkasından kıkırdadım ve bende çantamı alıp dışarı çıktım.

Otobüse bindiğimizde telefonumu tekrar çıkarıp mesajlara baktım. Bilinmeyen'den bir mesaj vardı.

Bilinmeyen:
"Günaydın kış çiçeği."

Kardelen:
"Vaz geçersin sanmıştım. Beni seviyorsan o zaman benim de başkasını sevdiğimi biliyor olman gerekirdi bence."

Gerçekten bu kişinin kim olduğunu merak ediyordum ama istemsizce buna kafa yormamıştım. Düşündükçe daha da mantıksızlaşıyordu.

Otobüs yarım saat içinde durduğunda, Türkerle okula doğru yürümeye başladık.

Zil çalmadan birkaç dakika önce yetiştiğimizde koşarak sınıfa girdim. Bizim sınıfın karşısında dersi olan Türker'e de el sallamayı unutmamıştım.

Sınıfa girdiğim an bakışlarım direkt onu aradı.

En arka sıraya göz attığımda onu görmemle yine kalp atışımın hızlandığını hissettim.

Arda, yayılmış bir şekilde sırasında oturuyordu ve defterine bir takım şeyler karalıyordu. Yanında ise bir kız oturuyordu ve ona heyecanla bir şeyler anlatıyordu ama Arda pek oralı değil gibi görünüyordu.

Arda. Arda Özsoy. İki yıldır aşkından yana yana bir hal olduğum kişi.

Yüzüme istemsizce neşeli bir gülümseme yerleşince, Arda'nın bakışları bana döndü ve baygın, uykusuz duran gözlerini üzerimde gezdirdi. Sanırım biraz erken uyanmıştı bugün.

Bakışlarımı kaçırıp yanında oturan kıza çevirdiğimde yüzüm asıldı.

O kadar yakın duruyorlardı ki neredeyse...

Her neyse.

Hızla bir ön sıraya oturdum ve çantamı yanımdaki sandalyeye koydum. Nisa hoca sınıfa girmeden telefonumda mesaj yerine girdim. Bilinmeyenden yine bir mesaj vardı.

Bir fotoğraf karesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin