22. Bölüm

155 21 21
                                    


Sabah sabah başımda zar zar çalan telefonu, elime alıp hızla duvara fırlattığımı birkaç dakika sonra fark edebilmiştim.

Ani bir hareketle yataktan fırladım ve telefonumu elime aldım. Şansıma kırılmamıştı.

Arı'dan da ballıyım ha.

Okula bir bahane uydurup okula gitmemiştim bugün. Tüm hafta boyunca böyle olacaktı ve ben boş zamanımı Arda'yı kendime bağlamakla harcayacaktım.

Beni örnek almayın ve aşk için ömrünüzü yemeyin teşekkürler.

Elimi yüzümü yıkayıp neşeyle dolabımın önüne dikildim ve ellerimi belime koydum, sanki az önce göz kapakları kırılacak olan ben değilmişim gibi.

Bu musluktan ne çeşit bir büyülü su akıyorsa artık yüzüme değdiği an uykum kayboluyordu.

Kendi kendime triplere girip dolabın iki kapağından tuttum ve sihirli diyara gidiyormuş gibi gözlerimi kapattım ama aldığım şey, anında üzerime devrilen kıyafetlerdi.

Kısa bir çığlık atıp arkaya kaçıştım ve kıyafet yığınından kurtuldum.

İşte tüm neşem tuzla buz olmuştu.

Neşemi geri getirmek için yanaklarımı tokatladım ve kendime geldim. Bugün benim günümdü. Gerekirse Arda'yı bağlayıp depoda işkence çektirecektim ama kendimi affettirecektim.

"Hmmm bir bakalım." Diyerek yerde birbirine girmiş kıyafetlerin arasından bir şeyler bulmaya çalıştım.

Kıyafetlerin arasında gözüm bir yere kaydı ve bir fuların içine düzgünce sarılmış bir kutu gördüm. Uzanıp kutuyu elime alarak açmaya başladığımda yavaş yavaş anlamaya başlamıştım ne olduğunu.

Bu Bilinmeyen'in bana verdiği kolyenin kutusuydu.

Bu sefer daha aceleci bir şekilde söktüğüm düğümü bir kenara atıp kutuyu açtım. Açmamla beraber o günki gibi içimi pırpır eden kolyeyi de görmem bir oldu.

Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip kolyeyi elime aldım. Almanla birden kutudan dışarı bir kağıt parçasının fırlaması bir oldu.

Uzanıp kağıdı aldım ve merakla açmaya başladım. Kağıt hem küçüktü hemde çok katlanmıştı bu yüzden açmakta bir zorlansam da Arda'nın o güzel el yazısını hemen fark etmiştim.

"Merhaba kış çiçeği. Bu kaşıdı ilk başta görmedim diyebilirsin, haklısın zaten, çünkü evine gizlice girdiğimde oraya koydum. Bu arada dolabın da amma dağınıkmış. Her neyse konuya gelelim.

Eğer bu küçük yazıyı okuyorsan, bu kutuyu açıp kolyeyi sonunda takmaya yeltenmişsin demektir. Belki de şu anda, o soluk beyaz boynunda dünyanın en parlak elmasıymış gibi göz alıyordur. Bunu bilemem ama şunu bilmeni isterim. Bu kutuyu açmana her ne sebep olduysa bundan memnun olmadığımı bil.

Hani benim tek özelliğim sensin demiştim ya, bunu okuyorsan özelliklerim kalmamış demektir. Artık güneş olmadığında, beni aydınlatacak bir ay kalmamış demektir. Karanlıkta sigara yakan bir yıldızım demektir.

Her ne bok yediysem beni affet, ne olur.

Öptüm, Arda'n;)"

Sonuna kadar her kelimeyi gülümseyerek okumuş, kalbime kazımıştım ve şimdi daha da kararlıydım onu şu çocukça oyunundan döndürmeye.

Salak değildim, tabii ki de anlamıştım olayını. Arda öyle biri değildi ki bu gözlerinden okunuyordu.

Bu alnında yazarken şiir okumamı istemedi gibi bir şeydi. Ağzımdan çıkan küçük 'hah' sesinden sonra yüzümde eğlenen bir ifade oluştu.

Bir fotoğraf karesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin