OYLAR GİTTİKÇE AZALIYOR. RİCA EDERİM OY ATIN ALLAH RIZASI İÇİİİĞĞĞNNNHER NEYSE HADİ BÖLİME GEÇİN.
MULTİDEKİ TAŞ BİZİM KIVIRCIK ARYA.
***
Üç gün olmuştu.
Tam olarak üç gündür ne Türker'i, ne de Arda'yı görüyordum.
Arda'yı görmememin nedeni ortalıkta olmamasıydı. Ne telefonlarını açıyor, ne de mesaj atıyordu ve başına gelebilecekleri düşündükçe deli oluyordum.
Türker'i görmememin sebebiyse ikimizin inadıydı.
O da, bende birbirimizin varlığını evde hissetsek de bakmaya tenezzül bile etmiyorduk.O kendisini haklı buluyor olabilirdi ama benim en yakın arkadaşıma bunu neden yaptığımı sorgulamayacak kadar akılsızdı.
Bunu yüzüne de söylemiştim.
Geri zekalıydı.
İki saattir izlediğim tavandan gözlerimi çektim ve derin bir nefes alıp ayağa kalktım.
Çatıya çıkacaktım.
Bugün okulum olmasına rağmen yazın gününde hastalandığım için evde kalmıştım. Ayağımdaki kedi kulaklı yün çorapları sürüyerek üzerime yan odadaki salaktan aldığım başka bir kapüşonluyu geçirdim ve ayakkabı giymeden evden çıktım.
Ruh halimin bu kadar boktan olduğunu daha önce hiç hissetmemiştim.
Yağmuru umursamadan arkadaki merdivenlerden yavaş adımlarla çıktım ve çatıya ulaştım.
Minderleri aynı yavaşlıkla dizerek üzerlerine battaniye örttüm.
Sırılsıklam olan çoraplar ayağıma ağır geldiği için eğilip çıkardım ve yağmurdan korunan yerin altına koydum.
Saçım başım şimdiden ıslanmıştı, yağmur çiselemiyor resmen bardaktan boşalıyordu.
Çatının tam önüne geldim ve gözlerimi kapatıp öylece durdum. Burnuma ıslak toprak kokusu geliyordu ama yağmur bittikten sonra daha sert bir koku olacağına emindim.
Bir anda omuzlarım çöktü ve hafif bir rüzgar esti.
O an aslında ne kadar yorulduğumu fark ettim.
Bana güç veren tek kişinin Arda olduğunu ve Annemin bile umrunda olmadığımı...
Hıçkırmamla ağladığımı fark ettim, yaşları yağmur siliyormuş...
Bunu bekliyormuş gibi hüngür hüngür ağlamaya başladım ama hala çatının başında dik ve aynı gururla duruyordum. Bir heykel gibiydim ve...
Şu an Babama sarılmaya ihtiyacım vardı.
Bana Baba şefkatini veren Arda'ya da.
Ama ikisi de yoktu. Bir tek ben, göz yaşlarım ve onları silen yağmur damlaları.
Başımı gök yüzüne kaldırdım ve kara bulutlara baktım. Bazen gök yüzünün ruh halime göre değiştiğini düşünüyordum.
Aniden bulutların yerini Arda'nın yüzü alınca gözlerimi kırpıştırdım.
Kaşlarını çatmış bana anlamayarak bakıyordu. Yine hıçkırdım ve elimi yüzüne götürdüm.
"Kış çiçeği?"
Yine hıçkırdım ve elime değen sakallarını okşadım. "Bilinmeyen?"
Kaşları daha çok çatıldı ve omzularımda olan elleri yavaşça belime düştü. Artık sarılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir fotoğraf karesi
HumorBen onu sarıyordum, o da beni. Bizi saran şey ise odamdaki küçük çerçeveydi. Bu, Bilinmeyen ve Kış çiçeğinin hikayesiydi... *** Kardelen: "Sen kimsin?" Sorum gayet açık ve netti ve karşımdaki kişiden de öyle bir cevap bekliyordum. Bilinmeyen numara:...