9. Bölüm

297 34 64
                                    


Ben az önce birilerini basmıştım! Yanlış anlamayın giyinirken yani kız yoktu. Öf ne diyorum ben!

Kapının tekrar açıldığını duyunca hızla karşıdaki odaya koştum. Çok şükür ki tuvaletti. Kapıyı kilitleyip iki adım içeri girdim ve elimi almıma vurdum.

Olabildiğince yavaşça elimi yüzümü yıkayıp kilidi açtım ve dışarı çıktım. Alt kata indiğimde odada göz göze geldiğim çocuğu gördüm. Yine bakışlarımız buluşunca güldüğünü gördüm. Bu kadar komik olan neydi?

Çok gerildiğimi fark edip adımlarımı hızlandırdım ve Arda'nın yanı başında ayakta durdum. Bana döndü ve oturmam için yer açtı. Yavaş yavaş oraya geçip oturdum ve çaktırmadan Arda'nın elini tuttum. Bu biraz da olsa gerginliğimi alırken gülümsemeye çalıştım. Odadaki herkes bana bakıyordu.

Bakışlarımı etraftan alıp Arda'ya çevirdiğimde onun da bana baktığını gördüm. Ona baktığımda elimi sıktı ve babasına döndü. "Kardelen bu gün bizde kalacak. İzin verseniz de vermeseniz de bir şey değişmez ama haber vereyim dedim."

Uyarır gibi yüzüne baktım ama o dosdoğru babasına bakıyordu. Ailesine karşı bu kadar kaba olmasına şaşırmıştım. Etrafta gergin bir hava oluşurken orta yaşlardaki adam gülümsedi. "Tabi kalabilir. Daha önce de hep izin vermiştim sana, şimdi neden izin vermeyeyim."

İçimi bir huzursuzluk kaplayınca bozulan moralimle beraber derin bir nefes alıp elimi çekmek istediğim sırada Arda elimi sıktı ve bırakmadı. "Bence kaybedeceğini bildiğin konularda üste çıkmaya çalışma, baba." 

İğrenir gibi baba dediğinde elimi daha çok sıktı. Hafifçe ona doğru eğildim. "Arda, elim acıyor." 
Afallayarak bana baktı ve elimi bırakmadan tutuşunu gevşetti.

Bastığım çocuk hala bana bakıp sırıtıyordu. Kürek alıp ağzına vurasım vardı ama kendimi tuttum. Benimle aynı yaşta gibi gözüküyordu. Bana göz kırpınca önüme döndüm. Ne oluyoruz be!

Arda son kez kız kardeşine yumuşak bir bakış atıp ayaklandığında bende elimi tuttuğu için ayaklanmış bulundum. Beni arkasından yürütünce peşinden gittim ve bir kapının önünde durduk.
"Burası misafir odası." Sonra beni başka bir kapının önüne getirdi. "Ama sen orda kalmayacaksın."
Kaşlarımı çatmama kalmadan kapıyı açtı ve içeri girdi. Odanın içinde göz gezdirdim bir süre.

Yerler siyah parkeydi ve duvarlardan biri bordoydu, diğerleri ise fil dişiydi. Bordo olan yerde bir yatak vardı ve yatak da siyahtı. Üzerindeki örtü vesaire hepsi beyazdı, dolabı ise parlak siyah.

Yerdeki halı da dahil yatağın karşısındaki piyano da parlak bordoydu. Renk uyumu çok güzeldi ama tabi odanın içinde olan başka ıvır zıvırlar bu renk uyumunu hafiften bozuyordu.

"Sen ve ben burda kalıyoruz." Dediği an elini bıraktım ve kapıya yöneldim. "Hayatta burda kalmam."

Beni belimden tutup geri çekti ve kapıdan uzaklaştırdı. "Ne var işte arabada da birlikte uyumuştuk kış çiçeği."

"O başka bu başka bilinmeyen. Orda beraber uyumak zorunda kalmıştık ama burda mis gibi misafir odası var işte." Diye sitem ederek elimi kaldırdım ve kapıyı gösterdim.

Gözlerini devirdi. "Tamam, git kal orda."

Sesi üzgün çıktığında arkamı dönüp saçlarını karıştırdım ve kapıdan çıktım. Arkamdan homurdandığında gülümsedim ve misafir odasına yöneldim.

Hayatımın en güzel günlerini yaşıyor gibi hissederken o şeyi görmem hiç iyi olmamıştı. Türker'in Arda da kalacağımı bilmediği çok açıktı, yoksa çoktan beni gelip eve sürüklemişti bile. Ya da ben öyle sanmıştım yıllarca...

Bir fotoğraf karesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin