Ateş'in içinde yıllar sonra ilk kez acısını, öfkesini, pişmanlığını kısacası yaşadıklarını anlatma isteği oluşmuşsa da boğazı düğümlenip kalmıştı. İşleri bu noktaya getiren kendisiydi. Ela cevapsız soruları sorduğunda kusursuz ifadesizliğine bürünebilir, kapılarını kapatabilirdi. Ancak o, en son yapacağını seçip öfkesine hıncını katarak bu kayıp kadını da peşinden sürükleyip dünyasını aralayıvermişti. Tenine değen yaşları büyük bir hayretle karşılasa da buna ne kadar ihtiyacı olduğunu çabuk kabullendi. Büyük odada cılız bir ışığın altında, yanı başında yabancı bir nefesle öylece oturup yalnız ve isyankar yaşlarını akıtıyordu. Kimi tenine kimi içine akıyor ama aslında Ateş'i yakıp kavuruyordu hepsi. Ela ise dakikalardır başı Ateş'in koluna yaslanmış bir şekilde sessizce oturuyordu. Onun yüzüne bakmıyor daha doğrusu karşılacağı manzaradan ürktüğü için bakamıyordu. Kısacık zamanda gördüğü tek yüz onun yüzü, duyduğu tek ses onun sesiydi. Asabiyetinden ilk başlarda korksa da, ona karşı kuyruğu dik tutmak için oda diklenmişti. Nedensizce bu sinirli hallerinde bir samimiyet görmüş ve ondan o kadar da çok korkmamaya karar vermişti. Ancak yine de zaman zaman bedenini bürüyen tedirginliğini saklayamıyordu. Şimdi ise yanında oturan bu adamı tanımadığını fark etti. Sessizdi, sakin ve bitkindi. Ela, o an Ateş'in suskunluğundan çekindiğini, aslında o bağırıp çağırırken ondan bu kadar korkmadığını anladı.
Kendi içinde düşündüklerine bir son verip kafasındaki tonlarca düşünceyi bertafaf etti ve etrafı incelemeye koyuldu. Gözleri önce hızlıca odayı tarasa da karmakarışık aletleri görünce baştan, en baştan dikkatle odayı izlemeye başladı. Önce iki tane kocaman koltuk çarptı gözüne. Yanlarında koltuğa bağlı metal ayaklı bir masa vardı, hemen üzerinde iki tane monitör ve onlarca kablo. Gözleri kabloları takip ettiğinde odanın diğer köşesinde büyük beyaz bir perde dikkatini çekti. Kablolar orda bitiyordu. Önünde bir sedye, hemen yanında duvara aslı yeşil bir önlük ve ameliyat aletlerinin asılı olduğu bir pano. Ürktüğünü dillendirmesine gerek yoktu zira bedeni kuşkuyla titriyordu. Gözlerini bu manzaradan kaçırdığında ahşap bir masa üzerinde gelişi güzel biriktirilmiş kitaplar ve duvara yapıştırılmış gazete küpürleri gördü, yere dağılan sarımtrak kağıtlarda cabasıydı. Adlandıramıyordu Ela, bu odayı da yaşadığı her şey gibi adlandıramıyordu. Hastanede uyanıp Ateş'le karşılaştığında yaptıkları konuşma geldi aklına ansızın. 'Sana zarar vermem, yani en azından sana da zarar vermem.' demişti. 'Sana da...' Alelade söylenmiş bir kelimenin altında bu kadar çok şeyin yattığını yeni yeni anlıyordu. Kendi içinde mücadelesi bittiğinde başını hafifçe kaldırıp Ateş'e baktı. Başını duvara yaslayıp gözlerini kapatmıştı. Ne düşündüğünü deli gibi merak etse de yüzünde tek bir gözyaşının bıraktığı izi gördüğünde yeniden suskunluğa bürünmenin daha iyi olduğuna karar verdi Ela. Böylece dakikalardır odada ki ölüm sessizliği sürdü gitti. Fakat Ela'nın Ateş'e karşı olan ikilemi bitmek bilmiyor ve kafasında ne söyleyeceğini kestiremiyordu. Neden sonra Ateş başını çevirip Ela'ya baktı. Gözlerinde uzun zaman sonra karışmışlık vardı. Kederli bir nefes bırakıp oturduğu yerden doğruldu ve elini Ela'ya uzatıp onu birkez daha şaşırtarak kalkmasına yardımcı oldu. Ateş'in elini kavrayan eline bakıp küçük bir tebessüm etti Ela ve biraz daha sıkıp dilinden dökülmeyenleri anlamasını bekledi. "Senin için bir şey yapmak isterdim." diyebildi ardından. Kendisine bu kadar yardım eden, genellikle onu ürkütse de her şeye rağmen koruyan bu adam için gerçekten de bir şey yapmak istiyordu, yalan değildi. Ateş'in gözlerinin içine baktıktan sonra içten bir tebessüm ettiğini görünce o da dudağının kenarındaki o tebessüme takıldı ve mahçup bir karşılık verdi. Ateş'in dilinden dökülmese de içinde bir yerlerde Ela'nın dediğinden çok daha fazlasını yaptığını biliyordu.Yıllar sonra onu kavurucu göz yaşlarıyla buluşturmuş, bu bile bir nebze olsun rahatlamasına neden olmuştu zira. Fakat sessizlik büyüyüp elle tutulur bir hale geliyordu dile gelenler fısıldanmadığından. Ela, gittikçe tedirgin oluyor ama konuşmak için doğru zamanı bekliyordu. Ateş ise elindeki kupanın üstünde parmaklarıyla gelişi güzel ritim tutup içten içe Ela'nın sormasını bekliyordu, çünkü hala başlayacak gücü bulamıyordu kendinde. "Yalnız kalmak ister misin?" diye sordu Ela uzun bir zaman sonra. Ama yalnızlık zaten yıllardır baş ucu kitabı olmuştu Ateş'e. Başını kararsızlıkla iki yana sallayıp Ela'nın çekimser sorusunu karşıladı içinde, cevabı ise bedenindeki labirentte kaybolmuştu çoktan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sürgün Kasabası (Revize Edilecek)
Mystère / ThrillerTanrının bile adını unuttuğu bir sürgün kasabasına yolu düşen kayıp bir kadının hikayesi değildi bu.Tanrının seni unutmadım dediği bir adamın hikayesiydi.Ben senin kalbinden öptüğün kadın oldum fırtına misali,sen ise benim tüm hayatım.Sana veda etme...