Hayal kırıklığı neydi?Ateş'i yerle bir eden mi yoksa Ela'yı ölüme götüren şey mi? İkisi de bilmiyordu bunun cevabını. Suskunluk yeniden başını çıkarttığında o kara perdelerin ardından bu kez el uzatma sırası Ateş'deydi. Tereddütle elini tuttuğunda dudaklarından dökülmeyen cevaplar teninin sıcaklığında kayboluyordu. Karşılığı ise artık alıştığı küçük bir tebessümdü. Gecenin ilerleyen saatlerinde Ali'nin getirdiği ilaçların prospektüslerini inceleyen Ateş,önce Ela'nın bu aralar sıklıkla başvurduğu kafeinin miktarını azalttı sonra da ilaçlar için belirli bir düzen saati belirledi. Ela,onun böyle dikkatle her şeyi kontrol ederek çalışmasını keyifle izliyor,bu ona olan inancını ve güvenini pekiştiriyordu. Kahve içiminin azalması hoşuna gitmesede bir an önce sonuç almaları için bunun gerekli olduğunun farkındaydı. Uyumadan hemen önce, kan damarlarını genişletecek bu ilacı içtikten sonra odasına çekildi. Ancak bu gece Ateş'e uyku yoktu. Ela'nın bedeni ilacı ilk kez denediği için başka bir reaksiyon gösterebilirdi ve bu yüzden sıklıkla onu kontrol etmeliydi. Kafasını dağıtmak için yanan ateşin başına geçip bulduğu küçük siyah kutuyu boşalttı ve tuttuğu kayıt bandına tarihi yazdıktan sonra kutuya yerleştirdi.Ardından el yazması bir rapor daha oluşturup her şeyi kısmen de olsa usulüne uygun hale getirdi. Bu hem Ela'nın ona güvenmesi için hem de kendi vicdanını rahatlatmak için yaptığı bir şeydi. Nereye kadar gideceklerdi bilmiyordu, ama en ufak bir hata onu geri dönülmez bir uçurumdan yuvarlardı, işte bunu çok iyi biliyordu ve titizlikle çalışmalıydı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde geniş salonunda volta atarken birkaç gündür içmediğini, dahası bunu aramadığını fark etti. Şöminenin üstündeki rafta duran kehribar rengi içkilere bakarken yaşadığı değişimin ilk kez farkına varıyordu. Bunu da Ela'ya borçluydu elbette. Güzin'nin "Yaşadığımız her şeyin, hayatımıza giren herkesin bir nedeni vardır, yeter ki bunun farkında olarak yaşayalım." deyişini hatırladığında dudaklarını kaplayan tebessüme hayret etti. Yardım ne Kemal'den, ne Güzin'den, ne de Ali'den geliyordu bu kez.Yıllardır ona karşı olan inançlarını kaybetmeyen insanlardan değil de bir yabancıdan, kayıp bir kadından geliyordu. Durdu bir an Ateş... Yabancı? Ela hâlâ yabancı mıydı?...
Birkaç saat sonra yukarı çıkıp Ela'nın odasına girdi. Işığı açmadan aralık kalan perdenin aydınlattığı odada onu kontrol etmek istedi ama gereğinden sık nefes alışverişleri kafasını karıştırıyordu. Baş ucuna oturup bir süre nefesinin düzene girmesini bekledi ama sakinleşmiyor, aksine dakikalar geçtikçe daha da hızlanıyordu. İki parmağını boynuna bastırıp nabzına baktı Ateş, nefes alış verişi ne kadar hızlıysa kalbi de o kadar hızlı atıyordu. Prospektüse göre yan etkilerde yüksek ateş ve baş dönmesi normaldi ama bunu kendisi de beklemiyordu. Derin uykuda olmasına rağmen uyku ile uyanıklık arası bir moddaydı aslında. Sakinliğini korumaya gayret göstererek birkaç kez Ela'ya seslendi fakat yanıt alamadı. Sıkıntısı büyürken biraz sarsıp kendine gelmesini sağladı. Ela, kıpırdanmalarının ardından gözlerini aralayıp yanındaki karaltıya odaklandı bir süre. Göğsü parçalanacakmış gibi hissediyordu, doğrulmak istediğinde Ateş yardımcı olup kendine gelmesini bekledi. Gözleri buluştuğunda "Tam olarak ne hissediyorsun Ela?" diye sordu.
Elini kontrol edemediği nefeslerinin ardından sıklıkla inip kalkan göğsüne koydu Ela. Canı yanıyordu ,bir an kelimeleri toparlayamasa da "Parçalanacakmış gibi..." demeyi başardı kesik kesik. Ateş'in ise ne yapacağını bilemediği nadir zamanlardandı. Kafasını toparladıktan sonra yorganı kaldırdı ve Ela'yı kollarına alıp yukarı, tavan arasına çıkarttı. Ela'yı sedyenin üzerine yatırıp monitörü açarken bir yandan da onunla konuşarak kendinde kalmasını sağlamaya çalışıyordu. Ellerinin titrediğini gördüğünde damarlarını sinir bürüdü Ateş'in. Kendine verdiği birkaç saniyenin ardından Ela'nın kapanan gözlerini fark ettiğinde elindekini bırakıp üstüne eğildi ve "Ela!" diye bağırdı."Ela uyuma sakın. Benimle kal!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sürgün Kasabası (Revize Edilecek)
Mistério / SuspenseTanrının bile adını unuttuğu bir sürgün kasabasına yolu düşen kayıp bir kadının hikayesi değildi bu.Tanrının seni unutmadım dediği bir adamın hikayesiydi.Ben senin kalbinden öptüğün kadın oldum fırtına misali,sen ise benim tüm hayatım.Sana veda etme...