1: Birinci Büyücü Açlık Oyunları

5.9K 227 940
                                    

Başlamadan önce yazardan notlar:

▪ Finalden birkaç ay sonra çalışma düzenlenmiştir.

▪ Bu bir ship kitabı değildir. Shipler olsa da olaylar shiplerin önündedir.

▪ Yorumlar kitabı tekrar okuyan Okurların yorumları sebebiyle spoiler tarlası gibidir. Yorumlarda dolaşırken dikkatli olmanız önerilir.

Çalışmama hoş geldiniz! Herkese iyi okumalar dilerim.
---------------------------------------

Ellerim ve ayaklarım hem sinir hem de soğuktan uyuşmuş, gözlerim kararmıştı. Öfke ve nefret içimde kabarırken, bedenim şiddetle titriyordu. En çok da yüzüm seğiriyordu. Yumruğumu tüm gücümle sıktım, bileğim ağrıyana kadar sıktım hem de. Nefes almaya çalıştım ama hem ciğerlerim hem de boğazım ağrıdı, nefes bile alamadım. Canım o kadar çok yanıyordu ki böyle bir acının ne tarifi ne de tedavisi vardı. 

Kalp acısını kim tedavi edebilirdi ki zaten? Gücümü dorukta tutabilmek için tek damla gözyaşı dökmedim. İntikamımı almadan bana yas tutmak yoktu! Artık kin tutma zamanı da değildi. Kan dökmek ve bizi bu hale getirenlerin eceli olmak istiyordum. Dökeceğim Muggle kanları ve hıncımı almam, yitirdiklerimizi geri getirmeyecekti belki ama bu sayede bir daha kimseyi kaybetmeyeceğimizin garantisini verebiliyordum. Söz veriyordum daha fazla cadının ve büyücünün kanı dökülmeyecekti artık.

Simsiyah bir duman tehditkar bir şekilde etrafımda kontrolsüzce dans ediyordu. Arada bir, dumanın içinde kızıl kıvılcımların çaktığını gördüğüme yemin edebilirdim. Profesör McGonagall endişeli bir çıkışla "Regulus," dedi bana bakarak "Obscurus." Onun dışında diğer insanların fısıldaşmalarını duyabiliyordum ama sanki başka bir dil konuşuyorlardı, ne dediklerini anlayamıyordum. Tüm gözler benim üzerimdeydi. Kimi korkuyla, kimi umutla kimi de endişeyle bakıyordu bana. Kramp ile sızlayan elimde Mürver Asa ile yeni yönetime kafa tutuyordum.

Pasif agresif bir başlangıç yaptığımın ve kafalarda kocaman bir soru işareti bıraktığımın farkındayım. Elbette ki tüm sorularınızı cevaplayacağım ama her şeyden önce, sanırım neler yaşadığımı daha doğrusu tüm büyücü dünyası olarak neler yaşadığımızı daha iyi anlatabilmem için biraz geri gitmem gerekecek. Tam da okulların açıldığı gün, bu başlangıç için uygun bir tarih olurdu diye düşünüyorum zira öncesine kadar gayet de yaşamaya değer bir hayatım vardı ve yanımdaki insanlarla çok mutluydum.

Herkes bilir ki eylül ayının ilk günü büyücü dünyamız için tam bir klasiktir; ayrıca hepimiz için en önemli gündür, birisi değil diyorsa bile elbet geçmişte bir gün öyle olmuştur. Yani, yalan söylüyordur. İş hayatımızın, arkadaşlıklarımızın ve hatta kuracağımız yuvanın temelleri bazen biz farkında olmasak bile bu günde atılır. Benim temellerim atılalı altı yıl oluyordu. Şimdi ise ya bir gün yıkılırsa diye hiç düşünmeden, bu temelin üzerine hayatımı kuruyordum.

Tabii daha altıncı ve yedinci sınıfı bitirmem lazımdı ama gelecek için daha şimdiden hazır olduğumu hissediyordum. İtiraf etmem gerekirse, ultra zengin ailemin servetine konup, ömrümün sonuna kadar hiç çalışmadan ve sadece istediklerimi yaparak bir hayat geçirmeyi düşünüyordum. Yanımda da en yakın arkadaşlarım Evan Rosier, Dominic Avery, Rabastan Lestrange, Ace Bloody, Niall Purdy ve bir ömür hayat arkadaşım olacak sevgili Bartemius Crouch Jr.'ı hayal ediyordum. Belki birlikte dünyayı dolaşırdık. Ve kim bilir, belki bir gün bir bebeğimiz bile olurdu.

Güzel sevgilim onu düşündüğümü anlamış -hep anlardı- olacak ki elini yanağıma koyup okşadı. İncecik, narin parmakları genelde soğuk olurdu ama dokunuşu pamuk gibiydi. Neden böyleydi bilmiyorum ama bu özelliği artık o kadar belirgin olmuştu ki onu kırılgan ellerine dokunarak bile tanıyabilirdim "Dalgınsın." dedi, gözlerimin içine bakarak. Dünyamıza geri döndüğümde tren rayların üzerinde sallana sallana, tıkırdaya tıkırdaya ilerliyordu; ve biz de kompartımanda baş başa oturuyorduk. 

Mıntıka Dokuz Üç Çeyrek | Regulus Black + Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin