33: Kimseye Güvenemeyiz

619 80 479
                                    

İkinci Büyücü Açlık Oyunları'nın ikinci günü ve her şey en baştan başlıyordu. Arenaya çıkmaktan korkmuyordum; en azından ilk oyunlar kadar korktuğum söylenemezdi hatta garip bir rahatlığım vardı. Ben başında ödül olan bir haraçtım. Bu arenadan kurtulmam mümkün değildi yani son saatlerimi stres altında geçirmek yerine kendi kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Kelepçemi çıkardılar ve derimin altına takip cihazını taktılar. Geçen yıl takip cihazından kurtulduğumda çok mutluydum ama şimdi tekrar vücudumda o şeyle yaşayacaktım. Hiç itirazsız, bana getirilen arena kıyafetlerini giydim. Kıyafetler sanırım geçen yılki vücut ölçülerime göre yapılmış olacak ki pantolonumun bel kısmı biraz sıktı. Kasıtlı olarak dar yapılmış da olabilirdi tabii. 

Arenaya kaçıncı platformdan çıkacağımı ve diğer haraçların nerede olacaklarını bilmiyordum ama eğer yukarıda öleceksem, bundan önce son kez Dominic ve Rabastan'a sarılmak istiyordum. Onlarla bir yıldan uzun bir süredir görüşmemiştik ve onları çok özlemiştim. Ardından Evan ve Ace'in yanına gidebilirdim. Robotik ses dikkatimi çekti "Bütün haraçlar silindirlere!" Ah işte o an! Dong sesi duyulana kadar tüm haraçların tek başına olduğu o an! Müttefiklerinle buluşana kadar devam eden yalnızlık... Yukarı çıktığımda hem izleyenlerin hem de haraçların ilgi odağı olacağımı biliyordum. Bunun için,en azından insanların beni güçlü biri olarak anması için, başımı dik tutarak silindire girdim ve silindir yukarı kayarken diğer anons uyuldu "Bayanlar ve baylar, İkinci Büyücü Açlık Oyunları devam ediyor!"

Yukarısı kavurucuydu; izlerken sıcak olduğunu tahmin etmiştim ama burası düşündüğümden çok daha sıcaktı. Etrafımı keşfetmeye fırsat bulamadan haraçların aç bakışlarıyla karşılaştım. Sağımdaki platformda Victorie Madeliene Charlotte Valois ve solumda ise Amanda Violet Kelly duruyordu. Tabii ki bana kötü bakıyorlardı ama sanırım kimse Isaac Lignum kadar kötü bakamazdı. Herif beni yemek istiyormuş gibi görünüyordu ve bunu mecaz anlamda söylemiyorum. Lignum konum olarak Kelly'nin hemen solunda kalıyordu yani uzun lafın kısası, ben Cornucopia'ya gidene kadar beni kesin avlardı bu. Cornucopia'nın arkası benim tarafımdaydı. Aman ne şaşırtıcı(!) Sanırım oyunu Evan kurallarıyla oynamanın zamanı gelmişti. 

Diğer haraçlara baktım ama Dominic, Rabastan ve Swan'ı bir türlü göremedim. Muhtemelen Aurora onların beni korumak isteyeceklerini düşünmüştü ve onları benden en uzağa atmıştı. Onların müttefiklerinden Angel Styks bana en yakın konumda duruyordu; sağ tarafımdaki ilk erkek haraçtı. Mağara onlusundan birkaç kişi daha görüş alanımdaydı ama onlara güvenip güvenemeyeceğimi bilmiyordum. Dominic, Rabastan ve Swan'a zarar vermemiş olabilirlerdi ama aynı tutum benim için geçerli olmayabilirdi. Son on beş saniyede oyunun başında görünen dört dinozor tekrardan Cornucopia'nın etrafında dolaşmaya başladı ve bir tanesi tam karşımda durdu. Eğer yanlış duymadıysam Isaac Lignum adındaki değişik haraç az önce dinozora hırlayıp, tısladı. Hangisinden korkmalıydım? 

Gözüm bir dinozora bir de sayaca gidiyordu. Bir saniye kala yerimden zıpladım ve ben daha havadayken dong sesi duyuldu. Bir saniye ile aldatılmış olan dinozor önce çığlık attı sonra o sinirle peşime takıldı. Sanırım oyun kurucular beni haraçlara bırakmak istemiyordu. Benimle paralel koşan Angel Styks "Regulus!" diye bağırdı ve birden bire dizlerinin üzerinde kayarak Cornucopia'nın yanına çöktü. Atlamam için parmaklarını önünde birleştirdiğinde, yönümü değiştirip hızla ona doğru koştum ve elinden güç alarak Cornucopia'nın üzerine çıktım. Merlin! Rüzgarın yüzümü okşaması harika bir histi ve Cornucopia'nın üstü avlanmak için mükemmel bir konumdu. Yüzümden aptal gülümsememi silerek ön tarafa doğru daha da hızlandım. 

Uç noktaya geldiğimde üzerime oklar, bıçaklar ve mızraklar yağdı ve tamamen uzanarak saldırının durmasını bekledim. Durduklarında Cornucopia'nın ağız kısmındaki kan banyosunun tam ortasına atlayarak elime geçen ilk silahı -bir kılıçtı bu- sallamaya başladım. Camelia Nicholson bir iştahla "Black!" dedi ve üzerime koştu. Ne? Bu kız Dominic'in ittifakındaydı! Öte yandan beni öldürmek istemesine şaşırmıyordum çünkü o da yaşamak istiyordu. Onun bir okçu olduğunu görmüştüm ama konu beni öldürmeye teşebbüs olunca, Katie gibi bir profesyonele dönüşmüştü. Bağırarak ona karşı geldim, o da bu arada bana ne küfürler savuruyordu! Bazıları gözlerimi yerinden çıkaracak kadar yaratıcı ve şaşırtıcıydı. Onunla düello ederken, arkasından gelip içinden geçen bir mızrağın kurbanı oldu ve kız yere yığılırken Dominic ile göz göze geldim. Hayır, duygulanma sırası değildi ama kardeşimle yeniden karşılaşmışım gibi hissediyordum. Yanımdan geçen Rabastan birkaç çanta kaptı ve koşmaya başladık. 

Mıntıka Dokuz Üç Çeyrek | Regulus Black + Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin