Benim gözümde savaş artık bitmişti ve bu kez 'zafer bizimdir' diyen taraf bizdik. Nihayet aylarca çektiğimiz zulmün sonu geldi; aylar sonra, dökülen onca büyücünün kanı ve gözyaşından sonra biz kazandık. Kendilerine ait olan her yeri kaybeden Mugglelar er ya da geç bizimle antlaşma yapmak zorunda kalacaklardı yoksa daha fazla kayıp vermeye devam etmeleri kaçınılmaz gerçekti. En kötü ihtimalle bu şehri başlarına yıkacaktık ve hem azınlık hem de güçsüz taraf olarak geri çekilmek zorunda kalacaklardı. Tekrar düşündüm de, böyle olsa şikayet etmezdim.
Etrafıma baktım; her sokaktan çatışma sesleri yükseliyordu, yangın çıkmamış ya da yıkılmamış bina neredeyse hiç yoktu. Rabastan tüfeğini tekrardan eline alarak Livia Cardew'a baktı "Biz Muggle Avı oynamaya devam edelim, Cardew." Rabastan'ın bunu hala bir oyun olarak görmesi bana oldukça ilginç geliyordu. Belki de kötü ruh haliyle böyle baş ediyordu. Livia başıyla onayladıktan sonra birlikte çatının köşesine koştular. Dominic ise bana baktı "Biz nereye dahil olacağız?" Düşündüm; kıyı hattında büyücü hakimiyeti söz konusuydu, iç kısımlarda yer yer çatışmalar devam ediyordu ama bazı bölgeler vardı ki, özellikle de Haraç Merkezi'ne fazlasıyla yakın olan Buckingham Sarayı civarı, Muggle savunması en üst düzeydeydi. Sanırım gitmek istediğim yer orasıydı. Süpürgemi bacaklarımın arasına alarak "Çatışmaların en kızışık olduğu yere gidelim." dedim.
Hiç düşünmeden arkama geçti Dominic. Tank saldırısına uğradığımızda süpürgesini kaybettiği için şimdilik onun ulaşımını benim sağlamam gerekiyordu. Şansımız varsa onun için başka bir süpürge bulabilirdik. Başımı çevirerek yandan onu görmeye çalıştım "Hazır mısın?" Tutunacak bir yer bulduktan sonra "Tamam," dedi "gidebiliriz." Uçtuk ve uçarken Dominic'in hafifçe öne eğilerek aşağı bakmasıyla ben de sokaklara baktım.
Yumi Ishiyama bir keskin nişancı olmasına rağmen, silahını bırakmış ve tıpkı bir intihar erinden bekleneceği gibi, iki eline bomba alarak dosdoğru Mugglelar'ın içine koşuyordu. Ona engel olmadım; bunu yapmak hem beni hem onu hem de arkamda taşıdığım Dominic'i tehlikeye atmak olurdu. Bu andan sonra onu daha fazla izleyemedim. Elindeki bombaları patlatmayı başaramayacak, intihar girişimi başarısız, olsa bile Mugglelar'ın onu saniyeler içinde kurşuna dizeceği kesindi. Biraz çılgın ama iyi bir savaşçıydı. Sadece savaşta değil, bir insan olarak da iyi biriydi. Karargahta bize sürekli Japon mutfağından yemekler yapardı ve bana karşı her daim çok nazikti. Son karargahta bana söylediklerini hatırladım: "Arigato, Black-san!" Hiç yok yere bunu söylemişti bir anda. Ona bir şey söyleyemeden yanımdan uzaklaşmıştı sonra.
İntihar eden tek savaşçımız o değildi; kolları ve bacakları Mugglelar tarafından sıkı sıkı tutulmuş Alec Rider'ın ağzında küçük bir şişe duruyordu. Çocuğun başı bir anda öne düştü, cansız bedeni gevşedi. Bu, veelaların daha Rosier Malikanesi'ndeyken her birimiz için verdikleri zehirdi. Anlaşmamıza göre, asla savaş esiri olmayacaktık ve olur da yakalanırsak, zehri içip kendi canımıza kıyacaktık. Alec Rider'ın bunu aynen yapması fedakar bir davranış olmuştu. Onu çok tanıdığım söylenemez ama artık yitirilen her can için üzülüyordum. Sen de huzur içinde yat, Rider; tıpkı diğer kardeşlerimiz ve büyüklerimiz gibi.
Başka bir sokakta kuzenlerim Bellatrix ve Narcissa ile Cissy'nin eşi Lucius sırt sırta vermiş, beraber savaşıyorlardı. Başarılı olduklarını söyleyebilirim zira sokağı ele geçirmiş gibi görünüyorlardı ve sokağa giren hiçbir Muggle'ı sağ bırakmıyorlardı. Yüksekten uçuyor olmama rağmen Bellatrix'in çığlık çığlığa büyü yaptığını duyabiliyordum. Ah sevgili kuzenim, bu kadar canla başla çaba gösteren bir savaşçı olarak kesinlikle savaştan sonra bir ödül almayı hak ediyordu.
Onlara çok yakın bir diğer sokakta Remus Lupin, Xavier Lignum ve aslında keskin nişancı birliğinde olması gereken Argent Calantha Estee-Bletchley bir aradaydılar. Lignum, Estee-Bletchley'yi ağır yaralayan bir Muggle'ın üzerine atladı ve tek hamlede adamın boynunu kırdı. Bu arada, Lupin ise yaralanan kızı kucaklayıp, Lignum'u baş hareketleriyle yanına çağırarak bizimle paralel bir şekilde koştu. Sokağın sonunda karşılarına çıkan bir Muggle onlar daha duramadan silahını çekti. Önce Lignum'u yere yığdı ardından Lupin'e nişan aldı ama kurşunlar onun yerine Estee-Bletchley'ye isabet etti. Kızın başı serbest kalmış bir şekilde düşerken Lupin donakaldı ve ben asamı Muggle'a doğrultarak adamı öldürdüm. Muggle çok hızlı davrandığı için Lignum ve Estee-Bletchley'yi kurtarmam zaten mümkün değildi ama Lupin için tam zamanında müdahale edebildiğime seviniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mıntıka Dokuz Üç Çeyrek | Regulus Black + Açlık Oyunları
FanfictionWATTYS 2021 YARI FİNALİSTİ Mıntıka Serisi'nin ilk kitabıdır. Devam kitabı: Üçüncü Mıntıka Mugglelar bir kez daha büyücü dünyasına ne kadar gaddar olduklarını gösterir. Bakanlık, Hogsmeade Köyü ve hatta Hogwarts. Büyücülere ait her yer işgal edilmi...