6: Kraliçeyi Selamlamak

1K 117 276
                                    

Vote ve yorumlarınız için hepinize çok teşekkür ederim 💚

Aynen devam!
----------------------
Konu dışı minnak sohbet kutucuğu:

* Panem'de yaşasaydınız, hangi mıntıkada ikamet ederdiniz? Benim mıntıkam yok edilmiş mıntıka; Mıntıka 13.

* Bu kitapta hangi haracı destekliyorsunuz? Tabii kendi haracınız da burada olabilir, o yüzden Top 3 listenizi sormam daha doğru olur.
----------------------

Tüm bu süreç içinde, bana kalırsa şimdilik en zor aşama anne babamızdan ayrılmak zorunda kaldığımız andı. Onların yanında kendimi yeniden küçük bir çocuk gibi onlara muhtaç hissediyordum ve yardım dilenircesine gözlerinin içine içine bakıyordum. Onlar da benim gibi çaresizdi. İsteseler de yanlarında kalmamı sağlayamıyorlardı, gitmeme müsaade etmek zorundaydılar. Yoksa zarar görebilirlerdi ya da Mugglelar bize zarar verebilirlerdi. Böylelikle, ailelerimizden koparılarak istasyonun içine alındık.

Saatler sonra bir kez daha bizimle bir araya gelen Joe Collins, ellerini birbirine vurarak dikkatimizi üzerine çekmeyi başardı "Sizi tekrar görmek çok güzel!" Ben aynı şeyi onun için söyleyemezdim "Umarım hepiniz rahat bir gece geçirmişsinizdir. Saat şu an altı otuz iki. İstasyonun kapısında yine dört araç sizi bekliyor. Buradan sizi alıp, hazırlanmanız için götürecekler. Kuaförler ve moda tasarımcıları size bir çeki düzen verdikten sonra tekrar arabalara bineceksiniz ve saat dokuzda kraliçeyi ve başbakanı selamladıktan sonra, arabalarınızdan hiç inmeden, arenaya kadar kalacağınız haraç merkezine götürüleceksiniz. Sorusu olan?.. Gidelim o halde!"

Moda tasarımcıları... Eğer bizi Muggle öğretmenlerimiz gibi giydireceklerse, buna çeki düzen vermek diyemezdim. Muhtemelen tam bir facia olacaktı. Küçük yaşlardan beri Mugglelar'ın bana dokunmasını bile istemezken, şimdi onların oyuncağı olacak olmak hem sinirimi bozuyordu hem de fazlasıyla kötü hissettiriyordu. Büyücüler olarak, eskiden de baskın değildik ama en azından kendi dünyamızda özgürdük. Bunun bile elimizden alınmış olması inanılır gibi değildi.

Arabalara yine bina arkadaşlarımızla birlikte bindik. Nasıl ineceğimizin bir önemi olmadığı için araçta nasıl oturduğumuzun da bir önemi yoktu. Hatta araçlar da hiç beklemeden, doldukça, hareket etmişti. Bu yolculuk sırasında bizim geçeceğimiz güzergahın trafiğe kapatıldığını öğrendiğimizde, ne hissetmem gerektiğini bilemedim. Kurbanlık koyun hislerim giderek güçleniyordu. Sonunda öldürmekten için bizimle bu kadar iyi ilgileniyorlardı. Herkes bizi görmek istiyordu, herkes bizi tanımak istiyordu ama bunca ilgi ve merakın sonunda ölümümüzü izleyeceklerdi. Belki de bizim üzerimizden bahisler dönecekti.

"Şu kraliçenin ve başbakanın adını bilen var mı?" diye sordu, Katie Burns. Katie zaten bir veela olması sebebiyle fazlasıyla güzel bir kızdı ve cildi tüm insanlardan temizdi. Etkisine kapılmamak için neredeyse hiçbir erkek ona uzun süre bakmazdı. Muggle kuaförlerin ona neler yapacağını ya da yapamayacağını merak ediyordum. Evan, Ace, Valerie ve ben omuz silktik; Alice Wilson tepki vermedi. Katie'nın sorusunun cevabını ise aracı kullanan Muggle verdi "Başbakan James Callaghan ve Kraliçe II.Elizabeth." Evan olduğu yerde süzülürken göz devirdi "Çok da önemli değildi isimleri."

Kimse daha fazla konuşmaya, tartışmaya ya da bir soru daha sormaya fırsat bulamadan, araçlar şık görünümlü, yüksek bir binanın önünde durdu. Yasak olmasına rağmen basın mensupları da buraya gelmişti ama Mugglelar'ın polis dedikleri silahlı görevliler tarafından güç bela binanın önünden uzaklaştırıldılar ve böylelikle bizi güvenle içeri alabildiler. Zaten bu ana kadar defalarca kez görüntülerimiz alınmıştı. Şimdi yasak olması komik bir durumdu ama Mugglelar'ın tutarsızlığını düşünecek olursak, çok da şaşırtıcı değildi. Sonuçta daha önceki yaşam tarzımızı yasaklayanlar da onlardı.

Mıntıka Dokuz Üç Çeyrek | Regulus Black + Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin