Öncelikle herkese merhaba. Bu benim ilk yazım olduğu için heyecanlanmamak elde değil. Umarım bunu beğenirsiniz. İyi
okumalar♡(Bu arada ilk yazmaya başladığımda hikaye çok klişe gelebilir size ancak 3 veya 4. Bölümden sonra sevebilirsiniz diye düşünüyorum. Umarım okursunuz😊)
Bu arada kitaba başlamadan önce Bi duyurum vardı bunu 36. Bölümden sonra yazmıştım görmeniz için buraya Da yazayım diye düşündüm 😄 önce 36. Bölümdeki Duyuru Okuyun Lütfen i okuyabilir misiniz rica etsem, teşekkürler ❤️
Buraya başladığınız tarihi bırakabilirsiniz ♥️ Bu arada şuan tüm yazanlara tek tek yorum yazamadım ancak yine de hepiniz hoşgeldiniz okuduğunuz için teşekkür ederimm🧡
Ben Başak Kaya. 17 yaşındayım. Ailenin tek çocuğuyum. Babam genelde iş seyahatlerine gider. O yüzden çok nadir görüşürüz. Annemle beraber yaşıyoruz. Lise son sınıftayım. 4 senedir de aynı okuldayım. Elbette okulumu seviyorum ancak dersleri çok sevdiğim söylenemez. En yakın arkadaşım Nehir'dir. O olmasa ne yapardım bilmiyorum.
Normal bir hayatım var. Bir günüm okula gidip gelerek geçiyor. Kursları göz önünde bulundurursak eve gelmem altı yada yediyi buluyor.
Bugün en azından cuma'ydı. Bir haftalık işkence bitecek demekti bu da. Okula gider gitmez Nehir'i aradı gözlerim. Ancak onu bulamadım bir türlü. En sonunda aklıma Nehir'in bir türlü doymadığı geldi. Eh tahmin etmek zor değil. Vakit kaybetmeden kantine indim. Tam da düşündüğüm gibi Nehir oradaydı. Elindeki sucuklu tosta yumulmuş, etrafa göz gezdiriyordu. Beni görünce gülümsedi. Ve hemen yanına çağırdı. Bir sandalye çekip oturdum. "Başak bugün iki ders boşmuş" dedi Nehir. Çok mutlu olmuştum. Aslında beni hiç alakadar etmiyordu ama nedenini sormadan edemedim. Meğerse basketbol maçı varmış bizim sınıf ile 12-B'nin. İyi madem gider izleriz bizimkileri.
Zilin çalmasıyla sınıfa doğru çıkmaya başladık. Zili oldum olası sevmemişimdir. Ne yapayım sinirimi bozuyor bu ses.
Ilk ders ingilizceydi. Ingilizcesi iyi olan biriydim ve ingilizceyi gerçekten severdim.Saatler süren bir zamanın sonunda Nehir ile beraber çantamızı kolumuza taktığımız gibi Nehirlere doğru gittik okul çıkışında. Telefonum titremesiyle ekran kilidini açtım. Bilinmeyen numaradan bir mesaj vardı "Bilmek istiyorsan gerçekleri, bulmalısın bizi" bu da neydi şimdi? Kimdi bu? Biz derken ne demeye çalışıyordu?
Kafamı kurcalayan soruları bir kenara bırakarak rahatlamaya çalıştım. Heralde biri beni işletiyordu. O sırada bir mesaj daha geldi;
"Seni işletmiyorum bunlar gerçek. ihtiyacın var gerçekleri senin de bulmaya"
Ne! Ama bunları ben içimden düşünmüştüm. Biri zihnimimi okuyor acaba. Aman ne saçmalıyorum ben. Kendine gel Başak. Böyle bir şey olamaz. Yoksa olabilir miydi?
Ilk bölümü bitirdim 301 kelime ile. Umarım beğenmişsinizdir. İlk önce şunu sormak istiyorum ancak tereddüt ediyorum sorup sormamakta. Hevesim kırılmasından korkuyorum. Neyse soracağım.
Yeni Bölüm gelmesini istiyor musunuz? Devam etmeli miyim? Yorumlarınızı bekliyorum.Herkese iyi günler okuduğunuz için teşekkür ederim:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZEL GÜÇLER
FantasyHerkes gibi normal, okula giden bir kız olduğumu düşünürdüm. Aslında hiç de öyle değilmiş. Böyle şeylerin sadece filmlerde olduğunu sanıyordum. Ta ki kendi gözlerimle görene kadar... Başak Kaya, kendi halinde annesiyle yaşayan bir kızdı. Ancak kendi...