The Introduction

897 48 34
                                    


Yavaşça kapıyı iterek içeri girdiğimde lezzetli yemek kokusunu içime çekmiştim. Karnım devasa açtı. Dükkan küçük bir aile işletmecisine ait gibi duruyordu. Kafası önünde duran Jungkook, kapı sesini duymamış olacak ki kasanın arkasında duran teyzenin "Hoşgeldiniz" demesiyle kafasını bana çevirdi. Kafamı eğerek teyzeyi selamlayıp, Jungkook'un oturmuş olduğu masaya yöneldim. İfadesiz bir şekilde ayakta duruyordu, simsiyah giyinmişti. Normalde nasıl selamlaştığımızı hatırlamıyordum. Elini sıksam çok resmi olurdu, bundan emindim. Peki sarılsam çok mu samimi olurdu? Yaklaştım, "Merhaba" dedim gülümseyerek.

"Ben çok açım. Hadi ama çok açım diyorum. Bunu kanıtlamak için bir dilim baklava mı rica etmem gerekiyor senden." Bir insan nasıl olur da toparlamaya çalışırken daha da batırabilirdi? İşte ben tam da bunun canlı kanıtıydım.

Dudağındaki kıvrımları gördüğümde, rahatlamıştım. "O kadar şanslı olduğunu mu düşünüyorsun? Önce hak etmen gerek." dedi kendine güvenen tavrıyla. Yaptığım her patavatsızlığın onu mutlu ettiğini fark edebiliyordum. Dışarıdan gören biri onu itici ya da kedini beğenmişin teki olduğunu söyleyebilirdi ama o aslında çok hassas biriydi. İnsanlara gösterdiği yüzü kendini korumak için edindiği bir kalkandı. "Madem öyle sen benim üzerime atlamadan ben siparişleri vereyim, bugün buradan sağlam çıkmam gerekiyor. Fanlarıma karşı bir sorumluluğum var sonuçta." Rahatlamıştım. Aramızda her şey eskisi gibiydi, yine onun yanında huzurluydum. 

Gölgelerdeki SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin