Her geçen saniye sana daha çok aşık oluyorum,
meleğim.~
20 senelik hayatımda uyandığım en güzel sabahtaydım sanki. Beni uyandıran alarmın sesi değil kalp atışlarım olmuştu. Bugün meleğimle 2. buluşmam gerçekleşecekti. Ama bunun en özel yanı buluşacak olmamızın bir tesadüf yerine planlı bir buluşma olacak olmasıydı.
Yataktan adeta zıplayarak fırladım. Çalıp beni rahatsız etmemesi için alarmımı susturdum. 4-5 kere kontrol edip susturduğumdan emin olduğumda banyoya girip kısa bir duş aldım. Duşum bitince dün yaptığım gibi ampulu söktüm. Çamaşır makinesinin fişini zaten dün koparmıştım. Fön makinesini de yanıma alıp çıktım duştan.
Asla değiştirmediğim kombinime artık bir değişiklik katlmalıydım. Ama giyinme odamın içi baştan aşağıya siyah beyaz kıyafetlerle dolu olduğu için yapabileceğim değişiklik de sınırlıydı. Beyaz T-shirt yerine beyaz boğalzı ve biraz bol bir kazak, altına mecburiyetten yine siyah bir pantolon, üstüme de siyah bir kaban giyindim. Hazır olduğuma emin olduğumda evden ayrılmak için kapıya yöneldim. Askılıkta asılı olan kameralardan birini ve maskemi alıp ayakkabımı da giydiğimde çıkmaya hazırdım.
Bu sefer evden ayrılmak düne göre daha kısa sürmüştü. 40 dakika yeterli olmuştu rahat hissetmem için. Tek sıkıntı lanet olası ütü konusunda bir türlü emin olamamamdı. Kafamda istemsizce ütü yüzünden evin yanacağı fikri dolanıp duruyordu. Ütüyü de yanıma alıp anca ayrılabilmiştim evden. Her şey çok güzel giderken bu lanet ütü sinirimi bozmuştu. Arabaya binmeden kenarda duran çöp konteynırı çarpmıştı gözüme. Ütüyü parçalamak istercesine birkaç kere yere vurduktan sonra çöpe atmıştım.
Bunlar benim için önemli değildi. Annemi arardım ve biterdi. Bugün kesinlikle para çekmeye uğramalı ve yeni ütü almalıydım. Kırışık kıyafetlerden nefret ediyorum çünkü.
Arabaya binip meleğimin evine doğru sürmeye başladım. Kapısına vardığımda evden çıkmasına birkaç dakika daha olduğunu farkettim. O sırada fotoğraf makinesini açmaya çalışıyordum. Sonunda binadan çıktığında yanında Lalisa'nın da olduğunu gördüm. Onun olduğu bir fotoğraf çekemek istemiyordum. Son 2 gündür sabah beraber çıkıyorlardı evden. Dün onunla gelmesi normaldi çünkü cumartesi günleri sabahları hep yoğun olurdu kafeleri. Ama bugün gelmesi için hiçbir sebep yoktu. Pazar günlerinin sabahları kafe bomboş olur çünkü.
Moralimin düşmesine izin vermeden sürmeye başladım. Ama 2 gündür odama meleğimin yeni fotoğraflarını asamamak sinirimi bozmuyor değildi. Yan yana kafeye doğru yürümeye başladılar. Neyse ki bugün meleğimin koluna girmemişti kahküllü çiyan.
Kafeye vardıklarında girdiklerinden emin olup oradan ayrildım ve yakınlardaki bir eczaneye sürdüm. İçeri girdiğimde yaşlı bir kadın karşıladı beni. Açıkçası alacağım ilacın adı veya neye benzediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kadın bir şey söyleyemeyeceğimi anlamış olacak ki o başladı konuşmaya.
"Hoş geldiniz. İsteğiniz neydi acaba?" diye sorunca kendimi nasıl açıklamam gerektiğini düşünüyordum hâlâ. Elimi enseme atıp konuşmaya başladım.
"Iıı şey ben nasıl desem bilemedim. Yani... aslın-" ben konuşmamı bitiremeden kadın atladı lafa. Yüzünde garip bir sırıtma vardı.
"Anladım ben senin derdini. Kaç paket?" açıkçası ben bir şey demeden anlaması biraz garibime gitmişti. Demek ki bir bakışta OKB hastası olduğum anlaşılıyordu. Her gün gelip uğraşmamak adına "10 paket lütfen." dediğimde kadın şaşırmışa benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ella Es Solo Mia || roségguk
FanfictionObsesif Kompulsif Bozukluğu olan Jeon Jungkook ve onun Rosé'ye olan saplantılı aşkı. 310821 「written by eosselini」