-21-

1.6K 193 204
                                    


Çok acı çektik,
artık mutlu olma zamanı Meleğim...

~

Hata yapmak insan doğasındaki en normal şeydir. Hata yaparlar ve karşılığında bedel öderler. Bu kadar sade ve nettir işte. Ne kadar basit gözükse de bazı hataların bedeli, insanın vermek istediğinden çok daha fazladır. Ve bunun sonucunda ortaya o meşhur duygu çıkar.

Pişmanlık...

Meleğim ile tanıştığım andan beri sergilediğim tüm takıntılı davranışlarıma karşı hissettiğim duygu buydu işte. Çok hata yapmıştım, ama ben çoğu kişinin aksine hatalarımın bedelini ödemek yerine ödüllendirilmiştim. Çünkü birçok insanın denk gelemeyeceği kadar anlayışlı ve iyi kalpli birine aşık olmuştum.

Veya belki Tanrı bana acıdığı için göndermişti onu. Bir sürü ihtimal vardı ama bunlar onu deli gibi sevdiğim ve seveceğim gerçeğini değiştirmiyordu.

Şimdi ise sevdiğim kadın arabamın yan koltuğunda oturmuş yolu seyrediyordu. Bugün çok şey yaşamıştı ve düşünmeye ihtiyacı vardı.

Şuan o da ne yapacağını bilmiyordu, ben de. Evine doğru sürüyordum fakat Lisa da o evde kaldığı için daha fazla orada yaşamasını istemiyordum.

Onun en kötü hikayelerinin altında sevdiklerinin imzası vardı ve bana düşen ise yeni hikayelerini oluşturup onun bu kötü anılarını bir nebze olsun unutturmaktı. Ve bunu için elimden geleni yapacaktım.

"Chaeyoung." Arabadaki sessizlik son bulduğunda bakışları anında bana dönmüştü. Ben ise yola bakmayıp uzun uzun ona bakmak istiyordum ama bu tehlikeli olacağı için tutuyordum kendimi.

"Efendim." Sesi yorgun ve ağlamaklı çıktığında kısa bir süre bakışlarım onu buldu. Yine benim asla dayanamadığım o şeyi yapıyordu.

Ağlıyordu...

Bakışlarımı tekrar yola sabitleyip kendime gelmek için bir iki kez öksürdüm. Sunmak istediğim bir teklif vardı fakat reddetme ihtimali yüksek olduğu için çekiniyordum. 'En fazla ne olabilir ki?' Diye içimden geçirip daldım lafa.

"O evde kalmaya devam mı edeceksin?" Bir çırpıda konuşup derin bir nefes vermiştim. "Evet. Kalacak başka yerim yok." O ise umursamadan konuşmuştu. Şimdi tam sırasıydı işte.

"Bende kal." Heyecanla lafımı bitirip ne diyeceğini beklemeye başlamıştım. Tam da şansıma kırmızı ışık yandığı için araba da durmuştu. Fakat vereceği tepkiden dolayı ona doğru dönemiyordum.

"Ha?" Bakışlarımı çevirdiğimde bu teklifi beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla bana bakıyor olduğunu gördüm.

"Y-yani eğer orada kalmak istemiyorsan, bende kalabilirsin. Hem tek yaşıyorum hem de sana verecek oda-" Utana sıkıla kurduğum cümleyi Meleğim'in heyecanla lafa girmesi bölmüştü.

"Gerçekten mi!" Çok yüksek sesle konuştuğunu kendisi de fark etmiş olacak ki hafif öksürüp devam etti. "Yani gerçekten bana evini açar mısın?" Bu şirin halleri ister istemez yüzümde tebessüm oluştururken cevap verdim.

"Tabii ki de isterim." Ardından ciddileşip devam ettim. "Ama sen bana güveniyor musun?" Asıl aklımda olan soru buydu işte. Yaptığım onca takıntılı davranıştan sonra benimle kalmak istememesi gayet normal olurdu.

"Ben artık kimseye güvenmiyorum Jungkook." Yeşil ışığın yanmasıyla tekrar harekete geçtim fakat ara sıra bakışlarım ona dönüyordu.

"Şu hayatta annemden sonra en değer verdiğim kişi Lisa'ydı." Ara sıra bana baksa da genellikle yüzünü saklayıp cama bakıyordu. "Bir ablam var, ama Lisa'yı ablamdan bile daha çok seviyordum. Biz ikiz gibiydik Jungkook." Burnunu çekip devam etti. "Asla ayrılmayacak ikizlerdik."

Dedikleri onunla beraber benim de canımı çok yakıyordu. Bir kere daha kanaat getirdim Tanrı'nın adaletten yoksun olduğuna. O bir melekti, kanatsız bir melek. Ve bu meleğin acı çekmesi kesinlikle adaletten uzaktı. Acı çekmesi gereken kişi kötüler olmalıydı, her şeyden habersiz masumlar değil.

"Ama bugün olanlardan sonra kimseye güvenmeme kararı aldım." Bana döndüğünü hissettiğimde ben de çok kısa bir süreliğine ona döndüm. Yüzünde hafif bir tebessümle bakıyordu bana.

"Senin bana zarar vermeyeceğine inanıyorum Jungkook." Bu son zamanlarda duyduğum en güzel cümleydi. Kalp atışlarım anında hızlanırken devam etti. "Lisa'nın olacağı bir evde kalmaktansa ilk hastamın evinde kalmak daha iyidir." Ağzımdan minik bir kıkırtı çıkmasına engel olamadım.

"Senin hastan olmam için doktor olman gerekmiyor mu?" Onun da benimle güldüğünü görmek çok güzledi. "Doktor değilim ama tedavi ettiğim bir hastam var. İleride bir klinik açarsam senin fotoğrafını asacağım ilk hastam diye." Gülüşüm kahkahaya dönüştüğünde o da aynı durumdaydı.

Şuan neye güldüğümüzü bilmiyorduk ama onun buna ihtiyacı vardı. Benim ise gülmekten çok onun gülüşünü görmeye.

"O zaman 2 saat sonra görüşürüz." Son kez selam verip inmişti arabadan. Binaya girene kadar izleyip hızla evime doğru sürmüştüm. Onu evime çağırırken unuttuğum önemli bir şey vardı çünkü. 

Evimde onun fotoğraflarıyla dolu bir odam vardı.

Kısa yolculuğun arından eve vardığımda arabayı park edip heyecanla binaya doğru adımladım. Yüzümden silinmeyen bir gülümseme vardı. Hayatımın dönüm noktası olacaktı belki bugün.

Asansöre binip tuşa bastığımda düşünmeye başladım. Sahi ne çok şey yaşanmıştı sadece bir günde. Lisa'nın gerçek yüzü,  Tae'nin yaşadıkları, her şeyi kızların öğrenmesi... Ve daha birçok şey yaşanmıştı ama benim için en önemli şey bugün Meleğim ile 2 kere öpüşmüş olmamdı.

Her şey bir rüya gibi geliyordu. Asla uyanmak istemeyeceğim bir rüya gibi.

Asansörden çıkıp daireme doğru adımladım. Anahatrı kapıdan geçirirken en son bu eve ne zaman bu kadar heyecanlı geldiğimi düşünüyordum. İçeri girer girmez hemen Meleğim'in odasına doğru koştum.

Fakat salonda gördüğüm kişi aniden durmama neden oldu. O an kafamın bir köşesine yazmıştım. Eğer biri hayatınızın dönüm noktası ne zamandı derse kesinlikle bu günü vermeliydim cevap olarak.

'Daha ne kadar olay olabilir ki?' Diye isyan ederken Tanrı'nın cevabı tam karşımda yaşlı gözleriyle duruyordu. Asla o ismi hak etmeyen ama sırf beni doğurduğu için böyle seslendiğim 'annem' tam karşımda duruyordu.

Batırıyormuş gibi hissediyorum:(

Gidişatı beğeniyor musunuz?
Veya zamanın yavaş geçmesinden,
olayların tek bir günde olmasından,
şikayetçi misiniz?

-Ely-

Ella Es Solo Mia || roséggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin