-12-

1.6K 239 190
                                    

Günahlarım kalbimi kararttı,
bunu ağlayarak temizleyebilir miyim meleğim...

~

Şifreyi tuşladıktan sonra beklemeye başladım. Para makinadan çıktığında alıp cüzdanıma koydum. Ellerimi ıslak mendille silerek arabama doğru adımlamaya başladım. Bugün garip bir yorgunluk vardı üzerimde. Tüm gece uyumamıştım. Sabaha kadar işimi hatasız halledebilmek için araştırma yapmıştım.

Hiç uyumadığım için erkenden bankaya gelip para çekmiştim. Bugün benim için yorucu ve masraflı geçecekti. Planım için almam gereken birçok malzemeyle beraber evin eksikleri de vardı.

Arabaya biner binmez annemin menajerini aradım. Eve lazım olan eşyaları söyledikten sonra bir şey demesine izin vermeden telefonu suratına kapattım. Büyük bir ihtimalle annemle konuşmamı isteyecekti. Ama o kadın benim için sadece banka görevi görüyordu. Ben ihtiyacımı söylerdim ve o da alırdı, bundan fazlası değildik.

Meleğimin kapısına vardığımda beklemeye başladım. Geçen 10 dakikanın ardından arkadaşlarıyla gülerek dışarı çıkmıştı. Onu çok nadiren bu kadar mutlu görmüştüm. Belki Baekhyun ile buluştuğu için mutludur diye düşünsem de kendimi kandırmak daha doğru gelmişti o an. 'Bugün benimle buluşacağı için mutludur.' diye geçirdim içimden. Kahkaha atarak ilerliyorlardı.

O kadar güzel gülüyordu ki...

'O böyle güzel gülerken Baekhyun'u öldürüp onu üzmek yanlış olur muydu?' diye geçirdim içimden. Yanlış olacağını bildiğimden elimden geleni kendimi vazgeçirmeye çalışıyordum. Kalbim her ne kadar onu öldürmemi istemese de sadistçe düşüncelerim ve kafamda yankılanan sesler buna engel oluyordu.

Kafamı sağa sola sallayıp silkelendim ve peşlerinden sürmeye başladım. Her gün olduğu gibi otobüs gelene kadar fotoğrafını çekerek bekeldim. Onlar otobüse binince okula sürmek yerine navigasyona Baekhyun'un adresini girdim ve evine doğru sürmeye başladım.

Yaklaşık 20 dakikalık bir yolculuğun ardından adresteki yere varmıştım. Arabayı parkedip beklemeye başladım. Belki çoktan okula gitmişti ama evi okula çok yakın olduğu için geç gitmesi daha mantıklı olur diye ümit ediyordum.

Beş dakikalık bekleyişin ardından vazgeçip okula doğru sürüyordum ama kapıdan gelen sesle oraya döndüğümde Baekhyun'u gördüm. O binadan çıkınca kapıda duran köpekler havlayıp etrafına toplaşmaya başladılar. Çantasından dolu bir poşet çıkartıp bir yandan mama kaplarını dolduruyor bir yandan da onlarla konuşuyordu. Seslerini duyabilmek için camı indirdim.

"Ama siz böyle yaparsanız ben sizi bırakamam ki. Okula geç kaldım diyorum." Onlar yemeklerini yerken kafalarını okşayıp arada öpüyordu. "Merak etmeyin bugün annemle konuştum. O öğlen vakti sizinle bolca ilgilenir."

Bu halini görmek ister istemez canımı yakmıştı. Köpeklere veda edip okula doğru yürümeye başlayınca ben de yavaş yavaş arkasından sürmeye başladım.

Yol üzerinde karşılaştığı çoğu kişiyle ya selamlaşıyor ya da şakalaşıyordu. Anlaşılan buralarda çok meşhurdu.

Geçtiği her kapının önünde kısa bir süre durup mama kaplarını kontrol ediyordu. Boş olanları doldurup önünde hayvan varsa seviyordu.

Bu kadar iyi kalpli olduğunu görmek sol tarafımda bir şeylerin sızlamasına yol açıyordu.

Okulun önüne vardığımızda kapının yanındaki kişilere -tahminimce arkadaşları- doğru koşup en uzun olanının sırtına atladı ve gülüşerek bloklarına doğru adımlamaya başladılar.

Ben ise tabiri caizse donup kalmıştım. Her şey fikirlerimin tem tersi çıkmıştı. Bu kadar düşünceli, iyi ve sevilen biri olmamalıydı. Adeta transtan çıkmış gibi hissediyordum o an. Ben son günlerde neler yaşamıştım böyle.

Tanrı şahidim olsun o an öyle berbat hissetmiştim ki böyle hissetmektense ölmeyi tercih ederdim. O bir hayvana bile kıyamazken ben onun canına kıymayı planlamıştım. Gözyaşlarım yavaş yavaş süzülmeye başlamıştı bile.

Bu kadar masumken nasıl kıyabilirdim ki canına. Asıl ölmesi gereken o değil bendim. Aşık olduğum kıza gülümsedi diye onu öldürmeyi planlamıştım. Üstelik onların bundan haberi bile yoktu.

Sanki dün cinayet planını yapan ben değilmişim gibi şaşkınlık içindeydim. Kafamın içinde hiçbir ses yoktu. Uzun zamandan sonra kalbimin sesini duyuyordum.

Bir insanın kendisinden nefret etmesi normal miydi? Çünkü ben son bir haftamı değerlendirdiğimde kendime nefetten öte şeyler hissediyordum. Nasıl bu kadar acımasız olmuştum ki. Bir insanın canını acıtacak kadar düşmüş müydüm cidden.

Ağlamalarım hıçkırıklara dönüşmüştü artık. Başımı da direksiyona yaslayıp devam ettim ağlamaya. Bir yandan da kendime, hayatıma ve kaderime lanet ediyordum.

Siktiğimin hastalığından daha beterlerini hak ediyordum ben. Hiç sevilmemiştim ve asla da sevilmeyecektim. Benim asla sevgilim olmayacaktı. Kapıda beklenen, sırtta taşınan bir arkadaş, hatta köpekler tarafından sevilen biri bile olamayacaktım ben.

Hıçkırıklarım camdan gelen seslerle bölünmüştü. Kafamı kaldırıp baktığımda karşımda bana endişeyle bakan meleğimi görmeyi kesinlikle beklemiyordum.

Hararetle bir şeyler söyleyip kapıyı zorluyordu. Zar zor gözlerimi ondan çekip kapının kilit tuşna bastım. Kapıyı açtıktan sonra bir anda fırlayıp kollarımı beline sardım. Aynı şekilde o da karşılık verdi.

Bu his... o kadar güzeldi ki.

Ağlamamın şiddeti iki katına çıkarken meleğim saçlarımı okşayıp geçtiğini söylüyordu. Ama hiçbir şey geçmiyordu. Hâlâ kendimi berbat hissediyordum. Ben hastalıklı bir piçin tekiydim.

"Y-yemin ederim b-böyle olsun i-istemedim." Gözlerimi açıp baktığımda meleğimin arkadaşları dahil birçok kişi bize bakıyordu. Umursamadan gözlerimi kapattım. Sanki bıraksam toz olup uçacakmış gibi sıkıyordum onu. "Sakinleş Jungkook ben yanındayım."

"B-ben ölmeyi hak e-ediyorum. A-ama kafamdaki s-sesler susmuyordu. Y-yemin ederim ç-çabaladım." Omzumda hissettiğim ıslaklıkla onun da ağladığını anlamıştım. "Biliyorum. Bunu sen istemedin. Ölmeyi de hak etmiyorsun. Hadi bana ne olduğunu söyle."

"Ben B-baekhyun'u öldürmek i-istememiştim." Son kurduğum cümleyle saçlarımı okşayan elleri bir anda duraksadı.

O an anladım büyük bir hata yaptığımı.

-Ely-

Ella Es Solo Mia || roséggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin