Gözyaşını değil,
ağlatanı silmelisin meleğim...~
Şimdiki yaşlarına kadar birbiriyle birçok şey yaşamış, neredeyse her şeyini paylaşmış, ama bir gecede bitmiş vazgeçilmez olarak anılan bir lise arkadaşlığının nasıl yok olduğunu dinlemişim az önce.
Şimdi ise ortaya çıkmaması gereken sırlar kendini gün yüzüne çıkarmış, ve duymaması gereken kişilerin beyninde yerini almıştı. İki seçenek vardı; Ya senelerdir sürdürdükleri saçma oyun bitmişti, ya da her şey daha yeni başlıyordu. Her ne olursa olsun tek istediğim Meleğim'in bu olanlardan zarar görmemesiydi.
Ama dolu gözleri hiç de iyiye işaret değildi...
Her ne kadar şuan kendimi aptal bir gençlik dizisindeki entrikalı bölümlerden birinde hissetsem de tüm bunlar gerçekti. Şuan karşımda 4 adet farklı duygulara sahip kız, ve ne yapamayacağını bilemeyen erkekler vardı.
Ne zamandır burada olduklarını bilmiyordum ama Meleğim'in kan çanağına dönmüş yüzü her şeyi açıklıyordu. Dolu gözlerle Taehyung'a doğru bakıyordu. 1,5 seneden anladığım kadarıyla yüz ifadesinden pişmanlığını okuyabilmiştim. Hem pişmandı hem üzgün.
Bu da demek oluyordu ki tüm konuşmalarımızı duymuşlardı.
Jisoo'nun ifadesinde ise hüzün yoktu. Tek gördüğüm sinirdi, saf öfkeydi gözlerindeki. Jennie ise Meleğim'den sonra en çok üzülmüş gibi duran kişiydi. Şaşkındı, ama bir o kadar da üzgün. Lisa... tüm bunların olmasının suçlularından biri olan Lisa, onun yüzünden okunan ise saf pişmanlıktı. Fakat bilmediği bir şey vardı.
Son pişmanlık asla işe yaramazdı.
Yakalşık 2 dakikadır kimseden çıt çıkmıyordu. Erkeklere döndüğümde ise Jimin Jennie'ye, anlamlandıramadığım bir şekilde Seokjin Jisoo'ya, ve aptal aşığımız Taehyung ise Lisa'ya bakıyordu.
Tüm bu olanlardan sonra ona nasıl böyle bakabiliyordu hâlâ anlayamıyordum. İki seçenek vardı; Ya o kadar aşıktı ki beynini kullanamayacak durumdaydı, ya da gerçekten aptaldı.
"Biri bize burada ne döndüğünü anlatabilir mi?" Asla bitmeyeceğini düşündüğüm sessizliği bozan kişi Kim Jisoo olmuştu. Beklediğim kaos şimdi başlıyordu. İşlerin nasıl gideceği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Tek dileğim Lalisa Manoban'ın hayatımızdan defolup gitmesiydi.
"A-aşkım siz h-her şeyi duydunuz mu?" Seokjin'in Jisoo'ya aşkım demesiyle anında ona doğru dönmüştüm. Fakat o bana bakmıyordu. Bu kadar olay dönüyorken bunu sorgulamam saçma olacağı için takmayıp önüme döndüm tekrar.
"Bunca şey olmuşken bana sorduğun soru bu mu gerçekten! Yarım saattir burada konuştuklarınız neydi! Susma! Bana burada ne sikim dönüyor anlat Seokjin!" Kendini Seokjin'in üstüne atmamak için çok zor tutuyor gibiydi. Öyle sinirliydi ki şuan burda Seokjin'i evire çevire dövse şaşırmazdım.
"B-birtanem ben n-nasıl de-" Jin adeta kedi yavrusuna dönüp konuşmaya başladığında onu bölen Jisoo oldu. "KES SESİNİ! NE OLUYOR ANLAT BANA!" Masada oturan herkes yerinde sıçramıştı adeta. Konuşmaya giren kişi Min Yoongi oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ella Es Solo Mia || roségguk
FanfictionObsesif Kompulsif Bozukluğu olan Jeon Jungkook ve onun Rosé'ye olan saplantılı aşkı. 310821 「written by eosselini」