-7-

2K 268 142
                                    


Gözlerin gözlerimde, ellerin ellerimde olmasa da ; aşkın içimde ve ruhun bedenimde olduğu sürece seni sevmeye devam edeceğim meleğim...

~

Yalnız kalan aşıklar geceleri ağlarmış kaderlerine. Her ne kadar erkekler ağlamaz deseler de her erkeği ağlatan bir sahne olmuştur. Başrolü bir kadın ve konusu yalnızlık olan bir sahne mesela. Belki aldatılmıştır genç adam, belki terkedilmiştir, belki de terketmiştir. Ve belki de benim gibi uzaktan yaşıyordur aşkını. Bulunduğum durumdan kurtulamazsam uzaktan da yaşayamayacaktım aşkımı.

Azla yetinemeyip çoğu kaybetmenin eşiğindeydim adeta. Aslında yaşadıklarımı bir ay önceki kendime anlatsam bunu az gördüğüm için kızardı şimdiki bana. Ama engel olamıyordum hislerime. Bu yaptığım doyumsuzluktu belki. Onu hissetmeye doyacağım veya ondan bıkacağım bir an bile olmayacağı gibi, onu sevmeyi de bırakmayacağım asla. Tüm suç söz geçiremediğim kalbimindi.

Eğer kalbime söz geçirebilseydim o gece onu takip etmezdim, ona deliler gibi aşık olmazdım, bir sapık gibi fotoğraflarını çekip onunla temas edenlere lanetler okumazdım. Fakat yapamadım, kalbime söz geçirememekle birlikte aklımı da yitirdim onun aşkı uğruna. Ve şimdi kaybettiğim aklımın cezasını aşkım çekiyordu. Galiba bu oyunun sonuna gelmiştik artık.

"Namjoon Oppa şu bizim Azimli Sapık hakkında bir şeyler bulmuş!!!" 

Kurduğu bu cümleyle birlikte kısaca Lalisa ile sarılıp zıpladı biricik meleğim. Bense ne yapacağımı bilemez bir vaziyette izliyordum onları. Şuan burada dönen şeye müdahale edemezsem daha tam anlamıyla kazanamamışken kaybedecektim meleğimi. Sakinliğimi korumaya çalışarak başladım konuşmaya. Yüzümdeki zoraki gülümsemeyi de eksik etmiyordum tabi.

"Tam olarak ne bulmuş?" Elimden geldiğince mutlu ve heyecanlı gözükmeye çalışmıştım. Meleğim telefonuna tekrar bakıp asla benden esirgemediği o mükemmel gülüşüyle karşılık verdi.

"Pek önemli bir şey değil ama son mesajı yazdığı yerin konumunu bulmuş. Bence oraya gidip onu bulabiliriz." Tam o an kafamdan geçen mantıklı bir düşünceyle yüzümü düşürdüm anında. Meleğim farketmiş olacak ki endişeyle "Ne oldu Jungkook?" diye sordu. 'Şimdi oyunculuğunu ortaya çıkarma zamanı Jungkook!' diye geçirdim içimden.

"Ben de önemli bir şey bulundu sandım. Mantıklı düşünecek olursak bu adam bir sapık. Yani yazacağı mesajı evinden yazacak kadar acemi olmadığı apaçık ortada. Çünkü evinden yazarsa polise gidip anında bulabilirsin. Bence kurduğun o planı uygulamalısın. Bu akşam mesajım- pardon mesajına cevap ver ve buluşmak istediğini falan söyle."

Yaptığım aptal hata yüzünden her ne kadar şuan kendimi tekme tokat dövmek istesem de onların bunu farketmemiş olmasına şükrediyordum. Meleğim yüzünü asıp düşüncelere dalmış şekilde duvara bakarken Lalisa girmişti konuşmaya.

"Bence Jungkook haklı. Adam salak mı ki evinden yazsın. Biz planımızı uygulayalım. Konuma gidip onu aramak boş yere vaktimizi harcar." Bu cümleden sonra meleğim tatmin olmuş bir biçimde kafasını aşağı yukarı salladı.

"Haklısınız. Umarım bu akşam yazar da bulup polise veririz. Hayır anlamadığım iki kelimelik cümle kurup eline ne geçiyor da vazgeçmeden haftalardır yazıyor."

Çünkü senin o mesajı gördüğünü düşünüp heyecanlanacak kadar aşık sana...

"Ben böyle tipleri iyi bilirim sincabım. Sana rahatsızlık verdiğini düşünmek bile mutlu ediyordur o sapığı. 'Meleğim' derken de ona ait olduğunu falan düşünüyordur takıntılı herif. Hatta belki de seni takip ediyordur, geceleri evimize girip seni izliyordur, senin bedenini hayal ederek kendini tatmin edi-" Lalisa'nın art arda kurduğu cümleleri meleğimin "Oha Lisa!" diyerek bağırması bölmüştü.

'Gerçekten Oha Lisa!' diye geçirdim içimden. Tamam, onu takip edip fotoğraflarını çekiyordum ama evine hiç girmemiştim. Kabul 1-2 kere aklımdan geçmişti ama hiç uygulamaya dökmemiştim. Ayrıca onu düşünerek kendimi tatmin falan etmedim. Ettiysem de bundan ona ne.

"Korkutuyorsun beni ya! Ama haklı da olabilirsin. Ya evime girdiyse, ya beni takip ediyorsa, ya beni hayal edere-" Telaşlı telaşlı devam ederken bu sefer kendi sözünü kendisi yarıda kesmişti meleğim. Yüzünü buruşturup Lalisa'ya döndü. "İğrençsin Lisa!" Lisa ise dil çıkrarak cevap verdi. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi heyecanla meleğime döndü.

"Chae, hani lisedeyken sana takıntılı biri vardı ya. Adı neydi ya. Jas- Jame- Jak-" onu tamamlayan meleğimin göz devirip "Jackson." demesi oldu. Lisa ise istediğini almış olacak ki devam etti. Yavaşça gerildiğimi hissediyordum.

"Okulda çıkan dedikodulara göre o önceden yaparmış bunu. Hatta arkadaşlarına falan söylüyormuş. Ben çok sonradan duymuştum da söylememiştim sana. O geldi aklıma." Duyduklarımla sinirden damarım patlayacaktı adeta. Ve bunu belli etmemeye çalışmak ta ayrı bir zorluktu. Meleğim ise öğürür gibi bir ses çıkarıp yüzünü buruşturarak konuştu.

"O çocuktan zaten nefret ediyordum şimdi daha çok nefret ediyorum." Dediğinde rahatlamam gerekiyordu ama ben hâlâ gergindim. Lisa ise yine çensenini tutamıyordu.

"Tamam tam bir pislikti ama yakışıklı çocuktu Chae'cim. Söylentilere göre yattığı kızları bile seni haya-" meleğim bu seferkinin aksine daha sert bir sesle böldü onu. "Kapat şu konuyu Lisa!" Lisa yine göz devirdi ve sinsice bir bakış atıp "Kabul et Chae o okulun en yakışıklı çocuğu Jackson'du ve çocuk sana takıntılıydı. Onu beğenmediğini söyleme bana." Lisa konuştukça ellerimi sıktığım için tenime batan tırnakları umursamadan daha çok sıkıyordum elimi. Meleğim hafif bi tebessümle konuşmaya başladı.

"Tamam kabul yakışıklıydı ama be-" cümlesini yarıda kesen şey benim hızla ayağa kalkmam olmuştu. İkisi de şaşkın bir şekilde bana bakarken ben eşyalarımı topluyordum. Biraz daha burada kalırsam bir şeylere zarar verebilirdim.

Yine oluyordu... Şuan meleğim ve Lalisa bana bir şeyler söylüyordu ama hiçbirini duyamıyordum. Kafamda yine o cümle yankılanmaya başladı.

Ella es solo mia...

Tırnağımı batırdığım avcumdaki kan masaya damlamıştı. Meleğim bunu görüp iyice telaşlandı. Bana bağıra bağıra bir şeyler söylüyorlardı ama duyamıyordum. Her şeyi elime aldığımda elimin üstünde bir ıslaklık hissetim. O zaman farkettim ağladığımı. Soluma dönüp camdan kendime baktığımda boynumdaki damarların çok belirgin olduğunu ve şuan aşırı korkunç gözüktüğümü anladım. O cümle tekrar ediyordu yine zihnimde.

Ella es solo mia...

Kapıya doğru hızlı hızlı adımladım. Peçete kullanmayı bile umursamadan elimdeki kanı da bulaştırarak kapıyı açtım ve kafeden dışarıya attım kendimi. Arabam görüş açıma girdiğinde hemen bindim ve derin bir nefes verdim. Kafamdaki sesi durdurmaya çalışıyordum. Ama asla susmuyordu. Artık sesli söylemeye hatta bağırmaya başlamıştım. Bir yandan hıçkırarak ağlıyordum. Bir yandan da ellerimi direksiyona vurarak haykırıyordum.

Ella es solo mia...

-Ely-

Ella Es Solo Mia || roséggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin