Sana ihtiyacım var Meleğim,
Neden seni severken de veda ederken de yalnızım?~
Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur, gözlerimden boşalan yaşlara eşlik etmek ister gibiydi adeta. Seul'de nadir görülürdü sert gece yağışları. Belki Tanrı saklamak istiyordu gözyaşlarımı. Belki de ağladığımda bile yanımda kimsenin olmayacağını yüzüme vurmak istiyordu.
Saatlerdir Chae'nin çalıştığı kafenin karşısındaki parktaydım. Her zaman oturduğum bank yerinden kaldırıldığı için bankın eski yerinin bulunduğu yerdeki toprağa çömelmiş oturuyordum.
Eskisi gibi hissettirmiyordu. Sanki var olan yalnızlığım daha da artmıştı. Yine aynı şey olmuştu çünkü. Erken alışmış ve aynı şekilde erken kaybetmiştim. Aptallık bendeydi. Benden hoşlanabilmesinin çok düşük bir ihtimal olduğunu bile bile kanmıştım ona. Ve gerçek yine ortaya çıkıp zaten bir arada zor duran kalbimi paramparça etmişti.
Saatlerdir burda durup ağladığımdan gücüm kalmamıştı artık. O kadar yorgun ve halsiz hissediyordum ki içim yansa da hıçkırarak ağlayamıyordum bile. Belki de abartıyordum olanları. Ama aklıma geçirdiğim son bir hafta gelince vazgeçiyordum bu düşünceden. Geceleri Tanrı'ya ettiğim şükür duaları, sonunda mutlu olmanın verdiği heyecan, onu öpebilmenin verdiği mutluluk... Tüm bunların birer oyundan ibaret oluşunu öğrenip yıkılmam gayet normaldi.
Olduğum yerde kıpırdandığımda uyuşmuş olan bedenimin kendine gelmesini bekledim birkaç saniye. Geçen kısa sürenin ardından ayaklanıp eve doğru gitmeden önce son bir kez bakmıştım kafenin kapısına.
İlk kez burada konuşmuştuk onunla. Her şeyden haberi olmasına rağmen hiç belli etmeden sıcak kanlı davranmıştı bana. O günü asla silemezdim hafızamdan. Sadece 10 cümle kurmuştu bana, ağzından 67 kelime çıkmıştı ve bu bile daha fazla konuşmayı istmem için yeterliydi.
Bunu diyeceğimi asla düşünmezdim ama o zamanlarımı özlüyordum. En azından Chae benim için bir melekti o zamanlar. Şimdi ise ona 'Meleğim' diyemiyordum. Hem bana ait değilidi, hem de sandığımın aksine bir melek değildi.
Yüzüme akan yağmur damlaları yüzünden ağlayıp ağlamadığımı bile bilmiyordum. Son kez burnumu çekip yürümeye başladım eve doğru. Artık emindim. Sandığımın aksine basit bir hayatım yoktu. Geçirdiğim son bir ay anormalliklerle doluydu çünkü. Tıpkı benim gibiydi yani.
Kafamı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes verdim. Düzene sokmam gereken bir hayatım vardı. Fakat bir sıkıntı vardı.
Ben darmadağın bir durumdaydım.
あ
Son fotoğrafı da kutuya koyduktan sonra sıkıntılı bir nefes verdim. Her ne kadar acı çeksem de yapmak zorundaydım bunu. Bu yüzden bazen hastalığım OKB yerine mazoşistlik olabilir mi diye düşünmeden edemiyordum.
Çünkü deli gibi ağlayarak Meleğim'e ait olan eşyaları bir kutuya yerleştiriyordum. Fotoğraflar, o dokunduğu için sakladığım kameram, beraber yediğimiz yemeklerin çöpleri, sabah kullandığı havlu... Tüm bunları saklıyor olmam zaten garipti ama toplayıp çöpe atacağım için deli gibi acı çekmem daha da garipti.
Hepsini topladığımdan emin olduktan sonra kapattım kutunun kapağını. İçine ek olarak onun için tuttuğum günlüğü ve Baekhyun'u öldürmek için aldığım aptal plan notlarımı da eklemiştim. Uzun bir süre onun hakkında bir şeyler görmesem daha iyi olurdu benim için.
Kırgınlığı bırakmıştım artık. Çünkü buna hakkım olmamasıyla beraber üzülsem bile onun umrunda olmayacağını biliyordum. Onu unutmalıydım belki de, sonuçta artık benim Meleğim değildi. Ve onu unutmamı söylemişti.
Kutuyu kavrayıp odadan çıkmamla kapı zilinin evde yankılanması bir olmuştu. Hızla masanın üstüne bırakıp nadiren çalan kapıma ilerledim. Delikten kim olduğuna bakmadan tek hamlede açmamla duraksamam bir oldu.
Chae?
Aniden hızlanan kalbime mi yoksa dolmaya başlayan gözlerime mi kızsam bilemeyecek durumdaydım. Sırılsıklam haldeydi. Kızarık gözleri ve titreyen vücudu sebebiyle kendimi sıksam da hafif bir damla gözyaşımın aktığını hissettim yanağımdan. Gözlerimiz birleştiğinde ise hayatımda gördüğüm en masum bakışa şahit olmuştum.
"C-chae sen iyi misin?" Şuan sorulabilecek en saçma soruyu sormuştum kız karşımda soğuktan titrerken. Cevap vermeyince ise öne atılıp kolundan çekmem ve salona doğru sürüklemem bir olmuştu.
Hızla koltuğa oturmasına yardım edip odama yönlendirdim adımlarımı. Gözüme çarpan ilk battaniyeyle havluyu alıp aynı hızla geri döndüm salona. Göz teması kurmaktan kaçınarak battaniyeyi omuzlarına örttüm ve elimdeki havluyla kaldım ayakta.
Isınması için tam karşısındaki koltuğa oturup beklemeye başladım. Onun dışında her yere bakıyordum çünkü titrediğini görürsem yanına gidip sarılmak için tutamayabilirdim kendimi.
"J-jungkook," Süre gelen sessizliği bozulmasıyla birleşti bakışlarımız. Evin içi aşırı sıcak olduğundan titremeyi bırakmıştı ama gözlerinin içi adeta kan çanağına dönmüştü. "Efendim." Sesimi stabil tutmaya çalışarak konuştuğumda burnunu çekip hafif bir tebessüm ederek cevap verdi.
"Ö-özür dilerim ve teşekkür ederim." Ağzım şaşkınlıktan açılırken anılar canlandı birden kafamda. Aynı cümleyi onu ilk öptüğümde kızların peşinden gitmeden önce de söylemişti. Dejavu hissinden kurtulmak için başımı iki yana salladım. "A-anlamadım neden?" Yüzündeki acı tebessümle bakıyordu bana.
"Benden nefret mi ediyorsun?" Birkaç saniye duraksamıştım bu soru karşısında. Ondan nefret etmem imkansızdı ama bunu bilmesine gerek yoktu tabii. "Hayır." Verdiğim kısa cevabın ardından ona izin vermeden devam ettim. "Senin için aynısı geçerli değil galiba." Gözleri hızla dolarken kısa süreliğine kaçırdı bakışlarını.
"B-ben şey-" Lafını hızla böldüm. "Sen ne Chae? Sabah söylediklerinden sonra kapıma gelmiş senden nefret edip etmediğimi soruyorsun. Seni cidden anlayamıyorum. Benim için işleri zorlaştırmayı bırak artık!" Ani bağırışımla gözleri dolarken sıkıntıyla nefes verip ayağa kalktım.
O da benim aksime yavaşça ayaklandığında sinirle elimi geçirdim saçlarımdan. "Bir şey söylemeyecek misin artık?" Bıkkınlıkla konuştuğumda devam etti sessizliğini korumaya. Bu benim için son nokta olmuştu. Bileğinden sertçe kavradığımda göz göze gelmiştik. "Madem susuyorsun. Bunu yaptığım için kızmazsın umarım."
O daha ne olduğunu anlayamadan ilk defa bu kadar sert bir şekilde yapıştım dudaklarına.
Finale az kaldığı için soruyorum bunu.
Sonraki bölümlerde görmek istediğiniz bir olay/durum vb.
Bir şey varsa yazın. Uygun bulursam yerleştiririm.Bu arada kitabıma yazılan kötü yorumlara hiç
düşünmeden cevap verip beni savunan okurlarıma
Çoook teşekkür ediyorum <3+80 oy
-Ely-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ella Es Solo Mia || roségguk
FanficObsesif Kompulsif Bozukluğu olan Jeon Jungkook ve onun Rosé'ye olan saplantılı aşkı. 310821 「written by eosselini」